Dünya'nın en büyük 3. altın madeninden hiç sonu gelmeyecekmiş gibi varlık ve para sürekli akıp durdu. | Open Subtitles | طفت في مجرى لا نهائي ثالث اغنى منجم ذهب في العالم |
altın baston sapı. Çok zengin olmalısın. | Open Subtitles | لا بدّ أنك غنياً جداً أذا لك مقبض من ذهب في عصاك |
Dört gün sonra en büyük altın miktarını götürecek. | Open Subtitles | خلال 4 ايام سيقوم بيريس بنقل اكبر شحنة ذهب في المنطقة |
Afganistan'a doğrudan harekat gücü olarak 3 kez sefere gitmiş. | Open Subtitles | لقد ذهب في 3 جولات إلى افغانستان كعضو في فرقة الضرب المباشر |
İki kez yurt dışı görevine gitmiş. Kusursuz bir sicili var. | Open Subtitles | ذهب في ثلاث مهمات عبر البحار و سجله نظيف. |
Aw, ahtapotçuk, seninle bir derdim yok. Sadece midende altın olduğunu duydum. | Open Subtitles | أيها الحبار ، ليس لديّ شيء ضدك فقط سمعت أن هناك ذهب في بطنك |
Aslında Londra'da bir yerde altın madeni olduğu fikrine inanmak çok güç. | Open Subtitles | يبدو مبالغاً فيه نوعا ما، بأنّ هناك منجم ذهب في لندن في مكان ما. |
Buz pateni severler altın madalyalı Michaels ve MacElroy'u acaip bir şekilde gelişen olaylar sonucu yarışmalardan hayat boyu men edilmeleriyle hatırlayacaklardır. | Open Subtitles | المعجبون يذكرون مايكلز وماكلوري كأبطال ذهب في حادث تافه تم طردهم لمدى الحياة |
Belki hemen değil ama kendin de dedin eğer altın varsa hemen öldürecekler eğer altın yoksa bir şey sakladığını düşünerek seni yavaş yavaş öldürecekler. | Open Subtitles | ربما ليس في الحال، ولكنك قلتها بنفسك إن كان هناك ذهب في الجزيرة، سيقتلونك إن لم يكن هناك ذهب، سيقتلونك ببطئ، |
Benim ağzımda oradakinden daha çok altın var. | Open Subtitles | يوجد ذهب في فمي أكثر مما يوجد في ذلك المكان. |
Gayet basit. Kasanda altın var. Onu istiyorum. | Open Subtitles | ،هذا بسيط للغاية لديكَ ذهب في صدركَ، وأنا أريده |
Kullanılmayan bir altın madeninde altın bulmak kolay olmayacak. | Open Subtitles | إيجاد ذهب في منجم ذهب مهجور لن يكون سهلاً. |
Bu aileye ait tüm mallar altın olarak bir depoya kilitlenmiş. | Open Subtitles | ممتلكات عائلتنا بأكملها موجودة من ذهب في مستودع ومغلق عليها |
Sana tekrar söyleyeceğim, burada hiç altın yok. | Open Subtitles | سأخبرك مرة أخرى، ليس هنالك أيّ ذهب في المنجم .. |
O küçük keseye yirmi bin altın para alıyor mu? | Open Subtitles | هل لديكم 20000 قطعة ذهب في هذه الصرة الصغيرة |
O yönde 3 otoyol var. Her yere gitmiş olabilir. | Open Subtitles | يوجد ثلاث طرق سريعه في ذلك الإتجاه يمكن أن يكون ذهب في أي إتجاه منهم |
Son 90 günde 3 kez Avrupa'ya gitmiş. | Open Subtitles | ذهب في 3 رحلات في الــ 90 يوم الأخيرة |
Bak işte. Pikniğe gitmiş. | Open Subtitles | .أنظري إلى ذلك، لقد ذهب في نزهة |
Sekiz kez Avrupa'ya gitmiş. | Open Subtitles | ذهب في 8 رحلات إلى أوروبا |
Ne, Corman'ı tatile gitmiş gibi göstermek için bavul hazırlıyorum. | Open Subtitles | أنا أحزم بعض الملابس حتى يبدوا أن(كورمان)ذهب في إجازة |
İlk hafta, Long Island'daki bu adrese gitmiş. | Open Subtitles | ذهب في الأسبوع الأول إلى هذا العنوان السكني في (لونغ ايلاند). |