Uşak mı? Yani hepsi, gömleğinin düğmelerini ısırdığını gördü mü? | Open Subtitles | رئيس الخدم،أتقصد أنهم جميعاً رأوها تعض أزرارك؟ |
Herkes gördü, herkes güldü ve alkışladı çünkü muhteşemdi... | Open Subtitles | الجميع رأوها تحدث ، الجميع ضحكوا وصفقوا لأنها كانت رائعة |
Biz olayı gören tek şahitleriz. Bu da bizim kozumuz tatlım. | Open Subtitles | نحن الوحيدون الذين رأوها, وهذه يا عزيزى هى ورَقتنا الرابحة. |
O kadar güzeldi ki onu gören erkekler arabalarını kaldırıma doğru sürerdi. | Open Subtitles | الرجال الذين رأوها ساروا على طول الطريق هم يقودون سياراتهم حتى على الرصيف |
Eğer sen kullandığını gördüysen başkaları da görmüş olabilir. | Open Subtitles | إن كنتِ رأيتها وهي تتعاطى فمن المحتمل أن آخرين قد رأوها أيضاً. |
Belki de gördüler ve onun orada öylece durmasından utandılar. | Open Subtitles | ربما رأوها وشعرو بالاحراج انها كانت هناك |
Katil oraya o şekilde gitmiş olmalı. Komşular aracı sabah 5'te gördüklerini söylüyorlar. | Open Subtitles | لقد ذكر الجيران أنهم رأوها قبل الخامسة مساءًا بقليل |
Kız ağlayarak gittiğini herkesin gördüğünü söylemiş. | Open Subtitles | لكن لاحقا قالت أن الجميع رأوها تغادر المنزل تبكي |
Çinlilerden saklamıyorlardı ki. Onlar gördü, o yeterliydi. | Open Subtitles | لم يكن إخفاءاَ على الصينيين لقد رأوها وهناك ما يكفي منهم |
Herkes onu bir bela olarak gördü ve böyle düşündüler. | Open Subtitles | أوَتعلم، لقد رأوها مُفتعلة للمتاعب و واصلوا مُعاملتها على هذا النحوِ. |
Ancak Avrupalılar köleleriyle birlikte geldiklerinde ölüler kötücül bir fırsat gördü. | Open Subtitles | ولكن عندما وصل الأوربيون ومعهمعبيدهم... هؤلاء الموتى رأوها فرصة شرير ... |
Tanrıya şükür sadece birkaç çocuk onu gördü. | Open Subtitles | حمدًا لله أن عدد قليل من الأطفال فقط من رأوها |
Altı adam yazıyı gördü bile, komiser de defterine yazdı. | Open Subtitles | ستة رجال رأوها بالفعل و السيرجنت نسخها |
Amanda orada değilse bile bir şey gören var mı diye sorarım. | Open Subtitles | سأذهب. حتى و ان كانت أماندا ليست في الحفل سوف أسأل الجميع ان كانوا قد رأوها |
Onu o saatlerde stüdyoda gören binlerce tanık bulabilirim. | Open Subtitles | ولدي حرفياً الملايين من الشهود الذين رأوها في استديو التصوير خلال هذا الوقت |
Onu canlı gören son birkaç kişiden birisin. | Open Subtitles | انت احد الاخيرين الذين رأوها على قيد الحياة |
Bir şey görmüş ya da duymuş olabilirler diye mahalle sakinleriyle görüşüyoruz. | Open Subtitles | نتحدّث للمُقيمين حول أشياءٍ قد رأوها أو سمعوها. |
Aynı gece senin geldiğin gibi geldi. Bir kaç asker onu ormanda görmüş. | Open Subtitles | لقد عادت في نفس اللّيلة الّتي عدت فيها بعض الجنود رأوها بالغابة |
Üç tanesi de başka bir yerde görmüş. | Open Subtitles | فى مقابل ثلاثة رأوها تتسكع بعيدا عنه |
Ona adadıkları gözyaşlarıyla gördüler, yine öyle görecekler. | Open Subtitles | -لقد رأوها من خلال دموعهم و سيفعلون مجدداً |
Çocuklarım gördüler. | Open Subtitles | أطفالي رأوها بأم أعينهم |
Sana şunu diyeyim, erkekler gördüklerini fark etmeden bile para kesesini seveceklerdir. | Open Subtitles | بدون ان يدركوا انهم رأوها دعيني اسألك سؤالاً |
Onu tam ortada gördüklerini söylüyorlar. | Open Subtitles | قالوا أنهم رأوها هناك بالمنتصف |
June ve Trent'in onu 11.37'de Chariton Sokağında gördüğünü biliyoruz. | Open Subtitles | نحن نعلم الآن أن جوين وترينت رأوها لاحقا بعد سبع دقائق في شارع تشارشن. |