Belki de paraya çok ihtiyaçları olduğu halde, milyon dolarlık bir mülkü satmamalarının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | ربما كان هناك سبب في عدم بيع ممتلكات بقيمة مليون دولار حتى لو كنت في حاجة ماسة للمال |
Sen de hiç *bikini izi olmamasının bir sebebi var. | Open Subtitles | هناك سبب في أنكِ لا تحصلين على تسمير البشرة |
Buraya sağ salim ulaşmamızı istemiyorlarsa bunun bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن هناك سبب في عدم رغبتهم أن نذهب إلى هناك |
Bu olayı bizden başka kimsenin bilmesini gerektiren bir sebep var mı? | Open Subtitles | هل هناك اي سبب في ان اي احد خلافنا نحن عليه ان يعرف ؟ |
Kuzeydoğunun en iyi satış elemanı olmamın bir nedeni var. | Open Subtitles | هناك سبب في كوني أفضل بائع في المنطقة الشمالية الشرقية |
Konuşma ve görüşmelerime dayanarak Ginny'nin bu resmi öldürülmeden önceki birkaç gün içinde çizdiğine inanmamı sağlayacak nedenlerim var. | Open Subtitles | لدي سبب في تركيزي على المحادثاتوالإستجوابات... وإن جيني رسمت هذا قبل وفاتها بيوم واحد |
Vekillerin, insanları dışarıda tutmalarının bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | الحكام لديهم سبب في إبقاء الناس بعيدين عنه |
Hâlâ etrafında gibi hissetmenin bir sebebi var. | Open Subtitles | هناك سبب في شعوركِ بأنه موجود دوماً حولكِ |
Hâlâ etrafında gibi hissetmenin bir sebebi var. | Open Subtitles | هناك سبب في شعوركِ بأنه موجود دوماً حولكِ أنه.. ؟ |
Gidersen, Büyücünün sana karşı savaşmak için bir sebebi olmaz sen ve bütün kızların barış içinde yaşayabilirsiniz. | Open Subtitles | فالعرًاف ليس لديه سبب في قتالكِ .. وأنتِ وكل فتياتكِ يمكنكم العيش بسلام |
Ayrılıktan sonra ayrı yollara gitmenin bir sebebi vardır. | Open Subtitles | هناك سبب في الابتعاد بعد الانفصال مباشرةً |
Tennessee'yi neden alamadı bir sebebi var. | Open Subtitles | و هذا سبب في أنه لم يأخذ تينيسي. |
Bunlara özel şeyler denmesinin bir sebebi var. | Open Subtitles | هناك سبب في تسميتها بالأعضاء الخاصة |
Bana yardım etmeniz için hiç bir sebep yok, ama edebilecek olan da bir siz varsınız. | Open Subtitles | ،ليس لديك أي سبب في الكون لمساعدتي ولكنك الوحيدة التي بإمكانك |
Seni sinirlendirmesi için ona bir sebep vermeme ihtiyacı yok. | Open Subtitles | هو لا يحتاجني لأكون سبب في إغضابك |
Yani Christina Marino'yu öldürdüğünü inkar etmesi için bir sebep yok. | Open Subtitles | لم يكن له سبب في إنجار قتل " كريستينا " |
Hayır ama ona abim demesinin bir nedeni olabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | كلا، أظن أنه قد يكون هناك سبب في تسميته أخيه |
Kendini yaralamak istemenin bir nedeni var ve bu bir yerlerden başlıyor olmak zorunda. | Open Subtitles | ثمة سبب في رغبتك لإيذاء نفسك فلابد أن نبدأ من مكان ما |
Annenin hastalığına çok üzüldüm ama bana bunları anlatmanızın özel bir nedeni var mı? | Open Subtitles | نعم.أعني أنني اسفه جداً لسماعِ هذا ولكن هل هناك سبب في قولكم لي كل ذلك |
Bu adamla, burada bir dev olarak gözüken, tepeden tırnağa siyah giyinmiş bu adamla düzenli olarak buluştuklarına inanmamı sağlayacak nedenlerim var. | Open Subtitles | لدي سبب في ظني أنها لاقت تقابلت مع هذا الرجل... وهو هنا كعملاق بالأسود على أساس منطقي |