| Ve Ariel'in matematikle hiçbir probleminin kalmadığını öğrenince çok mutlu olacaksın. | Open Subtitles | و ستكونين سعيدة أن تعرفي أنه ليس لدى آريل مشكلة بالرّياضيّات |
| Uzaylılar sana saldırdığında, lazerim olduğu için mutlu olacaksın. Dinlemiyorum. | Open Subtitles | عندما يهاجمكِ ذلك المخلوق الفضائي، ستكونين سعيدة أنّني أملك ليزراً. |
| O zaman mutlu olursun çünkü benden daha akıllı olur. | Open Subtitles | إذن افعلي، وعندها ستكونين سعيدة. لأنه سيكون أذكى مني أيضاً |
| Korkarsan, bir şeyin olmadığını anladığında daha mutlu olursun. | Open Subtitles | إذا كنت قلقلة، ستكونين سعيدة عندما يتضح أن هذا ليس بالشئ الخطير |
| Atlantic City'de de mutlu değildin. mutlu olacağını düşünmüştüm. | Open Subtitles | و لا في أتلانتيك سيتي اعتقدت أنك ستكونين سعيدة |
| Şehrin güç sistemlerini ayarlayıp açıklamak için karmaşık ama bana güven sonuçlardan memnun olacaksın. | Open Subtitles | إنها مسألة بالغة التعقيد . و لكن ثقى بى عندما أقول أنك ستكونين سعيدة للغاية بالنتائج |
| Geldiğin için mutlu olacaksın. Söz veriyorum. - Merhaba. | Open Subtitles | ستكونين سعيدة لأنكِ أتيتِ هنا، أنا أعدكِ مرحبًا؟ |
| Sen mutlu olacaksın, öyle olman için dua ediyorum ama ancak kendini benimle harcamazsan. | Open Subtitles | لكنكِ ستكونين سعيدة أدعو بأن تكوني كذلك لكن فقط إذا لم تُهدري نفسكِ عليّ |
| Yap işte. Onu yarın gördüğünde çok mutlu olacaksın. | Open Subtitles | افعليها فحسب، ستكونين سعيدة جدًّا لمّا ترينها غـدًا. |
| Dinlen, canım. Sessiz. Şimdi mutlu olacaksın. | Open Subtitles | استريحي يا عزيزتي ستكونين سعيدة شخصاً ما اخبرني بأنك تريدين الحديث |
| Bence çok mutlu olacaksın. Ah, bunları seveceksin. Evet. | Open Subtitles | أظنك ستكونين سعيدة للغاية ستحبين هذه المنشفة بالتأكيد |
| Sanırım burada bir istiridye kadar mutlu olacaksın. | Open Subtitles | اعتقد انك ستكونين سعيدة كالرخويات |
| Korkarsan, bir şeyin olmadığını anladığında daha mutlu olursun. | Open Subtitles | إذا كنت قلقلة، ستكونين سعيدة عندما يتضح أن هذا ليس بالشئ الخطير |
| Hayatının geldiği noktayı düşününce benim adıma mutlu olursun diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | لا أنت تظنين أنك ستكونين سعيدة من أجلي بالأعتبار بأن حياتك إنتهت |
| Eminim küçük numaranın işe yaradığını duymaktan mutlu olursun. | Open Subtitles | أنا متأكد بأنكِ ستكونين سعيدة بمعرفة أن حيلتكِ الصغيرة نجحت. |
| - Jesse için mutlu olursun, sanmıştım. - Ah, evet, mutluyum elbette. | Open Subtitles | اعتقدت أنك ستكونين سعيدة لجيسي كلا, بالتأكيد أنا سعيدة |
| Senin mutlu olacağını nereden bileceğim? | Open Subtitles | كيف يمكنني أن أعرف أنك ستكونين سعيدة عندئذٍ؟ |
| Babanın izinden gittiğin için mutlu olacağını biliyorum. | Open Subtitles | اعلمُ انكِ ستكونين سعيدة بإتباع خطوات والدكِ |
| - Bobo's peşimde! - Benim için mutlu olacağını düşünmüştüm! | Open Subtitles | بوبو) يطاردني) - ظننت بأنّكِ ستكونين سعيدة من أجلي - |
| Bebek için bir hemşire bulduğumuzu duymaktan memnun olacaksın. | Open Subtitles | ستكونين سعيدة لمعرفة أنهم قد وجدوا مُمرضة للطفلة |
| Fikrimce bu ikinci evlilik seni mutlu eder. | Open Subtitles | أظنك ستكونين سعيدة فى هذه الجولة الثانية |
| Hanımefendi, efendimle evlenme şansı yakaladığınız takdirde ne kadar mutlu olacağınızı bir bilseniz. | Open Subtitles | سيدتي، ستكونين سعيدة لو أتيحت لك فرص الزواج من سيدي |
| O geceki halini desteklemekten mutlu olacağına beni temin etti. | Open Subtitles | وأكد لي أنك ستكونين سعيدة لتدعيم روايتة حول ما حدث |
| Harikayız. Öngörülebilir gelecek boyunca, her salı buraya gelmeyi planladığımı öğrenince çok sevineceksin. | Open Subtitles | رائعة ، ستكونين سعيدة عندما تعرفين أني أخطط للمجيء هنا |