"سلفاً" - Traduction Arabe en Turc

• zaten
• çoktan
• önceden
• Şimdiden
• daha önce

zaten her şeyi batırmışken batıracak başka bir şey kaldığını sanmıyorum.
لأنّني لا أظنّ أنّ هناك شيء لأخرّبه لم نقم بتخريبه سلفاً

Ne yazık ki bakıyorum da kulaklarında zaten küpe var.
لسوء الحظ، لم أدرك سوى الآن أن أذنيك مثقوبتين سلفاً

Evet, iade işlemleriyle ilgili aramıştım. Bunları zaten konuştuk sanıyordum.
نعم، أريد التحدث عن الحسوم اعتقدت أننا ناقشنا الأمر سلفاً

Ve bunu yaptığımda, bebeğinin çoktan kaskatı kesildiğini gördüm.
وعندما فعلت ذلك، اكتشفت أن طفلتها متيبسة الأعضاء سلفاً.

"Gazetedeki ilanınızı okudum. Mirasımı çoktan aldım, ...bir hata olduysa eğer.
لقد قرأت إعلانك في الصحيفة وقد استلمت سلفاً ميراثي ..

Bunun zorlu bir problem olduğunu gördük ama işin püf noktası, kişinin çok sayıdaki fotoğraflarını önceden analiz etmek.
تبيّن أنّ هذه المشكلة صعبة للغاية، لكن الحيلة الأساسية هي أننا سنقوم بتحليل مجموعة كبيرة من صور الشخص سلفاً.

zaten sünnet olmamış bir Gallagher olarak yeterince ucube hissediyorum.
أشعر بالتفاهة سلفاً لأنني الوحيد غير المختون في هذه العائلة

Fakat, zaten dışarıda, Amerika genelinde evlerdeki 300 milyon silahlara ne dersiniz?
لكن ماذا بخصوص 300 مليون قطعة سلاح موجودة سلفاً في المنازل في جميع أنحاء أمريكا؟

Sayı çizgisine baktığında, sonsuz sayıda sonsuz sayılara ve kesirlere bölündüğünü zaten biliyordu.
لقد عرف سلفاً أنه عندما تنظر لخط الأعداد، فهو يتجزأ إلى أعداد لا نهائية الصحيحة منها والكسرية.

Tehlike altında olan zaten kendisi!
إنه مسالم تماماً. إنه مهدّد بالانقراض سلفاً.

- Maktülün kim olduğunu bulmasını istedim ama, zaten biliyordu.
لقد سألته حتى يعرف من هي المرأة المقتولة و قد عرف عنها سلفاً

- Ya da şu an olduğu gibi yedi saat. - Onu zaten tanıyormuş gibi hissediyorum.
ـ أو سبع ساعات في هذه الحالة ـ أحس بأنني أعرف مستر ويلوبي سلفاً

- zaten yeterince şey yaptın. - Bir şeyler yapmalıyım, yoksa çıldıracağım.
ـ أيها الكولونيل، لقد فعلت الكثير سلفاً ـ أعطيني عملاً يا آنسة داشوود وإلا سأصبح مجنوناً

Kararı bizim zaten satın aldığımızı sanıyordum.
لأني كنت تحت الإنطباع أأننا اشترينا لأنفسنا الحكم سلفاً

Sen de dedin ki, senin canını sıkıyormuşum... çünkü doktor sana bunları zaten anlatmış.
وأجبت أنني أصبتك بالملل لأن الطبيب أخبرك بكل شيء سلفاً

Onlara ulaşmak için yolu geçmeliydik ve geçtiğimizde de, Sırplar zaten bizi bekliyorlardı.
كان علينا عبور الطريق للوصول إليهم وعندما وصلنا، كان الصرب بانتظارنا سلفاً

Bu zaman çizgisini değiştirirsek gelecek zaten farklı olacaktır.
إن بدلنا الخط الزمني والمستقبل مختلف سلفاً

Bir "uzman"a göründüm çoktan, Harley Sokak'ta.
لقد قمت سلفاً بإستشارة اختصاصي في شارع هارلي

Kazanmak için tanıklara güveniyorsan çoktan kaybettin.
إن كنت تعتمد على شهادة لتفوز بهذه القضية.. فقد خسرت سلفاً

Mahkûmları yasak bölgede bulamazsın tabii. Çünkü çoktan gitmişler.
لن تجد السجناء هنا بالأرض المحايدة لأنّهم رحلوا سلفاً

Rastgele bir kararın, zararı azaltmak için tasarlanmış, önceden belirlenen bir karardan daha iyi olması hâlâ mümkün mü?
هل سيكون في تلك الحالة قرار إعتباطي هل سيكون قرار أفضل من واحدة محددة سلفاً أن تقلل من الخطر

$100'lık saçınla dalga geçeceğim için Şimdiden özür dilemek istedim.
لذا أعتذرُ سلفاً عن استهزائي بتسريحتك ذاتِ الـ 100 دولار.

Ve programlaması gereken, daha önce yaptıklarıyla aynı görevler.
وكان يقوم بالمهمات المتكررة التي كان يتعين عليها القيام بها سلفاً