Bayan Carpenter. Eve Carpenter, bir zamanlar Soho'daki Kaktüs Kulübünde egzotik dansçıymış. | Open Subtitles | السيدة كاربنتر , أيف كاربنتر ,كانت راقصة فى ملهى الصبار فى سوهو. |
Bana haftaya Soho'da yapılacak aykırı sanat sergisinde eşlik etme kibarlığını gösterir misin? | Open Subtitles | هل ستكون لطيف جداً لترافقاني لمركز سوهو من أجل الفن الدخيل الأسبوع القادم؟ |
Kim Soho'nun bu benliğe sahip olmasına karar veriyor ...ve Latin Quarter'ın bu benliğe sahip olmasına? | TED | من قرر أن تأخذ سوهو هذه الشخصية وأن يأخذ مربوع اللاتين هذه الشخصية؟ |
Winston adresi olarak SoHodaki bir oteli göstermiş. | Open Subtitles | وكما أدرج (وينستون) عنوانه (في فندق في (سوهو |
Şu anda SoHodaki otel süitinde ölü biçimde yatıyor. | Open Subtitles | (الآن، هو ميت في جناح فندق بـ(سوهو |
- So-ho. | Open Subtitles | سوهو" سوهو" |
Bu mizahi, derin ve isyankar ifadeler stratejik olarak Soho'nun sanat sahnesi içerisinde dağıtıldı. | TED | وكانت تلك التعبيرات الفكاهية البليغة والمتمردة أيضًا منتشرة بشكل استراتيجي في شتى أنحاء الساحة الفنية في حي سوهو. |
Soho'dan sonra sıra Bayswater ve Fleet Caddesi'ne ve Bloomsbury ve Mayfair'e gelmişti. | Open Subtitles | بعد سوهو, جاءت بايسواتر وشارع فلييت وبلوومزبيرى و ماى فير |
New York'a taşınmış ve bir adamla birlikte Soho'da yaşıyormuş. | Open Subtitles | لقد عادت إلى نيويورك كانت تعيش في سوهو مع أحد الشبان |
Benim oturduğum yer Soho'da fazla kalmış olamazsın. | Open Subtitles | حسنا , انت لا يمكنك ان تقضى الكثير من الوقت فى حى سوهو حيث كنت اقيم |
Soho'da vurulmuş zavallı bir adam hakkında. | Open Subtitles | انه بخصوص رجل ما تم اطلاق النار عليه في سوهو |
Soho'da bir cinayet işlenmiş ve onlarda yurtları teker teker kontrol ediyorlarmış. | Open Subtitles | لقد كانت هناك جريمة قتل في سوهو و كانوا يبحثون في مساكن الطلبة |
O gün Hickory Sokağı'na gelen polis Soho'da işlenmiş, cinayeti yurda girebilmek için kullanmıştı. | Open Subtitles | ربما ستأتي الشرطة لتحقق بالأمر مستخدمة الوفاة التي حدثت في سوهو كعذر للزيارة |
Ben severim. Hep bana Village'da ve Soho'da dolaşmamı söylerler. | Open Subtitles | علي المثل , دائمًا يخبرني الجميع بالعيش في القرية و نظام سوهو الإلكتروني |
Aradılar, Soho'yu gezmek yerine çıkmaz sokaktaki bir adresi tercih ediyorlarmış. | Open Subtitles | إتصلا وقالا أنهما سيبحثان في "سوهو" عن عنوان ليس موجوداً حتى |
Bronx'un tipik evlerinden, Soho'daki tavan arası evlere kadar. | Open Subtitles | من المشاريع في برونكس الى الغرف العلوية في سوهو |
Gracie'nin dükkanında alışveriş yapmak yerine Soho'da alışveriş yapıyor olabilirdim. - Şuna bir bak. | Open Subtitles | لكنت أتسوق في سوهو الآن بدلا من سوق جريسي |
- So-ho, anlarsın. | Open Subtitles | سوهو" |
So-ho. So-ho.! | Open Subtitles | سوهو" |