Ama onun ilk tutkusu elektrikti. Kurbağalar ve kendi üzerinde sayısız deney yaptı. | Open Subtitles | لكن كان شغفه الأول بالكهرباء،وقام بالعديد من التجارب علي الضفادع و علي نفسه |
Kaliteli bir emlakçı olma tutkusu onu biraz gerginleştiriyor. | Open Subtitles | إنه فقط شغفه لجودة العقارات تجعله منفعل. |
İnsan vücudunun nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak ve bulgularını yazmak hayatının tutkusu ve mirası olmuştu. | Open Subtitles | محاولاته لأن يفهم كيفية عمل جسم الإنسان و تدوين معرفته هذه،كان شغفه و تراثه |
Aynı zamanda kütüphane ve öğrenme tutkusunu da bir kenara bırakmamıştı. | Open Subtitles | لكنَّ شغفه بالمعرفة و المكتبات لم ينحسر |
Newton'ın sefil aile hayatından uzak kalmasını sağlayan tek sığınağı şeylerin nasıl işlediğini anlama tutkusuydu özellikle de doğanın kendisinin. | Open Subtitles | ملجأ نيوتن من حياته الأسرية البائسة كان شغفه بفهم كيفية عمل الأشياء و بالأخص الطبيعة نفسها. |
Cihazlara karşı tutkusu büyüktü çünkü uyarlamayı ve değiştirmeyi seviyordu. | Open Subtitles | شغفه بالأدوات و بالأشياء التي يستطيع تعديلها |
Yüreği, tutkusu, günlük hayatın monotonluğundan kaçma arzusu sayesinde motosiklet yarışının müthiş dünyasının ölümcül cazibesine geri döndü. | Open Subtitles | ،إنه فؤاده شغفه لقد حاول تجنب الرتابة في كل يوم للرجوع لجادبيته الآسرة |
tutkusu gerçek anlamda hayat kurtaran bir hocayla daha önce hiç tanışmamıştım. | Open Subtitles | لم أقابل أبدا مدرسا شغفه حرفيا, إنقاذ حياة الآخرين |
Don'un ne olduğuna dair haber verme tutkusu ve içgüdüsünün olması çok önemli bir özellik. | Open Subtitles | وهذه من خصائص دون ماكلن شغفه في توثيق مايحدث |
Hatırı sayıIır bir bilgi birikimi. Onun tutkusu bilgi. | Open Subtitles | إنما كان ذلك من أجل العلم ليشبع شغفه المعرفي |
Birçok konuda uzmanlığı vardı ama asıl tutkusu biyokimyaydı. | Open Subtitles | كان متخصصا بكثير من المجالات لكن شغفه كان الكيمياء الحيوية |
İşine olan tutkusu ancak ve ancak ailesine ve bugün bağrında yatan topraklara olan sevgisine eşti. | Open Subtitles | لم يضاهِ شغفه لعمله إلا حبه لعائلته وإلي الأرض التي نواريه فيها الثري اليوم |
En önemli tutkusu arılardı ve bir arı kıyameti başlattınız. | Open Subtitles | لذا، معرفة أن شغفه الأول كان النحل، بدأت بوضع كارثة مزرعة النحل قيد التنفيذ |
Bu kadar zaman sonra tutkusu belki... | Open Subtitles | ..بعد كل هذا الوقت، شغفه قد يكون |
Onu bana getiren tutkusu ve inancı oldu. | Open Subtitles | شغفه وقناعاته هي ما جذبتني إليه |
Bu tutkusunu topluluk içinde anlatır mı, | Open Subtitles | هل يستطيع التحدث عن شغفه علنا ؟ |
Sıradan olduğunu söylerken bile tutkusunu mübalağa etmiş oluyorum. | Open Subtitles | لتقول شغفه بالدنيا أمر مبالغ فيه. |
tutkusunu açıp kapatamaz. | Open Subtitles | لا يمكنه أن يشغل شغفه ويطفئه تلقائياً |
Newton'ın sefil aile hayatından uzak kalmasını sağlayan tek sığınağı şeylerin nasıl işlediğini anlama tutkusuydu özellikle de doğanın kendisinin. | Open Subtitles | ملجئ نيوتن من حياته العائلية التعيسة كان شغفه في فهم كيفية عمل الأمور وبالذات الطبيعة بنفسها |
Bütün bu olay, hayalet avcılığımız yani onun tutkusuydu. | Open Subtitles | كل هذا الأمر، مطاردة الأشباح... كان شغفه. |
Ve bir ortaçağ İslam hükümdarı, gerçekten benzeri görülmemiş hırsla ve aşırı önemseyerek ölçümü kişisel bir takıntı yaptı. | Open Subtitles | وأحد حكّام المسلمين بالعصور الوسطى شغفه المقياس معطياً له قدراً ومطمحاً لم يسبق لهما مثيل |
Bunlar hiper yerel üretim için onun tutkusunun devamını temsil eden ayakkabılar. | TED | هذه الأحذية تمثل استمرارية شغفه للتصنيع المحلي. |