Kullanımı serbesttir ve bunu için yapabileceğin hiçbir şey yok. | Open Subtitles | هي ملك عام , ولن تستطيعي فعل أي شيء حياله |
Bak, eğer bununla ilgili bir şey yapmayacaksan benim olayı anlamam lazım ki bir şeyler yapabileyim ama burada bir şey yapamam! | Open Subtitles | أنظر, أنّ لم تقم بفعل شيء حيال هذا أحتاج لتفكير في الأمر حتى يمكنني فعل شيء حياله لكن لا يمكنني فعله هنا |
Çünkü eğer iyiyseniz, bu konuyla ilgili bir şey yapmanıza gerek yok. | TED | لأنه إذا كنت تشعر أنك بخير، لن تكون مرغما على فعل أي شيء حياله. |
İklim değişimi burada ve durum ciddi, bu konuda bir şeyler yapmalıyız. | TED | هذا موجود وهو ضار وخطير، وعلينا فعل شيء حياله. |
Romatizma olduğunu söylediler, ve bunun için yapabilecekleri hiçbir şey yokmuş, çünkü tamamen psikosomatikmiş. | Open Subtitles | أخبروني بأنه الروماتيزم و بأنه ليس بوسعهم فعل شيء حياله لأن السبب كله كان نفسيا |
Bu, provokasyon içindeki bir çıkıntı. Ona karşı, bir şey yapamazsın. | Open Subtitles | ذلك الشيء المتعلق بالاستفزاز لا يمكنك أن تفعل شيء حياله |
Bir katil burada, karşıda yaşıyor ve bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أن هناك مجرماً ، يعيش هنا في شارعنا و لا يمكننا فعل شيء حياله |
Kanallarda uygunsuz yayın yapılması konusunda bir şey yapamam, | Open Subtitles | انها شيء واحد للشبكة لتشغيل عروض غير مناسبة الذي لايمكنني فعل شيء حياله |
Duff öfke dolu bir şekilde tüm gücüyle saldırırsa yapabileceği hiçbir şey kalmaz. | Open Subtitles | قوة و هجوم دوف المليئين بالغضب شيء لا تستطيع فعل شيء حياله ... |
Çok farklı bağışıklık sistemlerimiz olduğunu anladım, ve bence bu konuda bir şey yapmamız gerek. | Open Subtitles | أنظمة مناعة مختلفة ويجب علينا أن نفعل شيء حياله حقاً ؟ |
Yani muhtemelen cinayet silahı elimde ve bir şey yapamıyorum. | Open Subtitles | حسناً إذاً تقول لي بأنني ربما أجلس على سلاح الجريمة ولا أستطيع فعل شيء حياله ؟ |
Ama haklı olduğun ve hiçbir şey yapmadığımız riskini göze alamam. | Open Subtitles | لكن لا يمكننى المجازفة بفرضية أنكِ على صواب ولا أفعل شيء حياله |
Benim ihtiyacım olan şey için yapabileceğin hiçbirşey yok. | Open Subtitles | مهما يكن الذي أحتاجه ، فلا يمكنك فعل شيء حياله |
Durumum kalıtsal olduğuna göre, bu konuda korkarım ki yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً، إن المرض وراثي لذا لااستطيع فعل شيء حياله كما أخشى |
Ama az önce söylediklerinin birazcık bile seni anlattığını düşünüyorsan bence bu konuda bir şey yapmalısın. | Open Subtitles | كلا، لكنبصدق، لو آي شيء مما قد قلت ينطبقو لوقليلاعليك, لربما أردت أن تفعلي شيء حياله |
Song Yi'nin başına bir şey gelirse sen böylece durur musun hiç? | Open Subtitles | لو أن شيء حدث لها يومًا، فأنت ستفعل شيء حياله. |
Yaşlanma ve Alzheimer's konusunda uyku, yapbozun kayıp bir parçası ve bu heyecan verici çünkü belki bu konuda bir şeyler yapabiliriz. | TED | ولكن كون النوم هو بمثابة قطعة مفقودة في اللغز التّوضيحي للشيخوخة ومرض ألزهايمر هو أمر مثير لأنه ربما يمكننا فعل شيء حياله. |
Ayrıca ona yazan biri olacaksa bu adam bekâr biri bu konuda bir şeyler yapabilecek biri olmalı. | Open Subtitles | لكان الشخص العازب الشخص الذي يمكنه فعل شيء حياله |
bir şeyler yapılmazsa yeniden başarısız olacağını söylüyorduk. | Open Subtitles | أنه سيفشل ثانيةً ما لم يتم فعل شيء حياله و احزر ماذا؟ |