şey farklı görünüyor eğer Şimdi, hatırlıyorum, hemen geri almak için bu başka bir şişe var. | Open Subtitles | الآن تذكر ، إذا وجدت أي شيء مختلف لديك زجاجة أخرى من هذه لتعيدك إلى هنا فوراً |
Keşke farklı olsaydım. Keşke her şey farklı olsaydı. | Open Subtitles | أتمنى لو كنت مختلفاً أتمنى لو كان كل شيء مختلف |
Veya farklı bir şey deneyip adam gibi ona nasıl hissettiğini söyleyebilirsin. | Open Subtitles | او يمكنك تجربة شيء مختلف مثل ان تصبح رجلاً وتخبرها بماذا تشعر |
Bana yapacağı şeyi söylüyor sonra başka bir şey yapıyor. | Open Subtitles | أخبرني أنهُ توصل ألى شيء واحد وأنه شيء مختلف تماماً |
Sam'in özgünlüğünü göstermek için farklı bir şeyler giymesi onu "Homo" yapıyor. | Open Subtitles | الأن أن كان "سام "يلبس شيء مختلف لكي يعبرعن شخصيته يجعله منحرف |
Artık her şey değişti. Tıpkı algılayabildiğim müziğin sesi gibi, akışkan. | Open Subtitles | كل شيء مختلف الآن كالأغاني والموسيقى التي يمكنني استيعابها |
Cole Kaynak'ın güçlerini emdiğinden beri onda bir farklılık sezdin. | Open Subtitles | مِنْ اللحظةِ كول إمتصّتْ قوَّةُ المصدرَ، أحسستَ شيء مختلف عنه. |
Hayır, bir değişiklik var. Artık kira ödüyorsun. | Open Subtitles | كلا هناك شيء مختلف انت ستدفع الايجار الان |
Tüm kasetleri inceledim ama görüntüler değişip her şey farklı oluveriyor. | Open Subtitles | أنا لم مرت جميع الأشرطة. لكن لقطات يقفز فجأة وكل شيء مختلف الحقيقي. |
-Her şey farklı yerlerde. -İyi, beni uyardınız işte. | Open Subtitles | كل شيء مختلف - جيد , حسناً , لقد قمت بتحذيري - |
Ama artık bitti. Şimdi her şey farklı oldu. | Open Subtitles | لكن ليس بعد الآن اليوم كل شيء مختلف |
aslında düşüncem bu aslında çok da batıdan doğuya bir kayma değildir; daha farklı bir şey oluyor. | TED | أعتقد في الواقع هذا ليس حقيقة تحولا من الغرب إلى الشرق؛ شيء مختلف يحدث. |
Ama şimdi evimizde farklı bir şey yapıyoruz. Doğaçlama dediğimiz bir şeyimiz var. ve bunu kilisede yapıyoruz. | TED | ولكن الآن نفعل شيء مختلف في المنزل لدينا جلسات غناء وجلسات غناءنا هي في الكنيسة |
Laboratuvarda icat etmek başka bir şey bu fikirleri alıp onları gerçek dünyaya uygulamak tamamen bambaşka bir şey. | TED | إنّ الاختراع داخل المختبر شيء وتطبيق الأفكار ونشرها في العالم الواقعي شيء مختلف كليًا. |
MW: Yatakta çok uzun süre uyanık kalıyorsanız yataktan çıkıp başka bir odaya gitmeli ve başka bir şey yapmalısınız. | TED | ماثيو: إذا كنت تتقلب في فراشك لفترة طويلة مستيقظًا، عليك النهوض من سريرك والتوجه لغرفة أخرى وعمل شيء مختلف. |
...ve farklı bir şeyler söylemenizi istiyorum. | Open Subtitles | و أريدكم أن تعكسوا، و أريدكم قول شيء مختلف. |
Gerçi olay yeriyle ilgili farklı bir şeyler var. | Open Subtitles | هناك شيء مختلف في موقع الجريمة هذه المرة |
Ama taşındığımızdan beri her şey değişti artık. | Open Subtitles | لكن، كل شيء مختلف الآن منذ أن انـتقلنا |
Senin odaya kattığın parlaklık dışında herhangi bir farklılık göremiyorum. | Open Subtitles | لا أرى أي شيء مختلف, سوى أن الغرفة أصبحت مشرقة أكثر بعد دخولك |
Kafamda bir perukla okula dönmeme rağmen, insanlar bende bir değişiklik olduğunu fark ediyordu. | Open Subtitles | حينما عدت إلى المدرسة، مع شعر مستعار لاحظوا أن ثمة شيء مختلف بشأني |
Çoğu kez erkekler ve kadınlar arasında bir fark görürüz ve "Biyolojik sebep. Cinsiyet konusunda temel farklar var." diye düşünürüz. | TED | كثيراً ما نرى اختلافاً بين رجل وامرأة، أو رجال ونساء، ونعتقد "أن السبب بيولوجي. أنه يوجد شيء مختلف جذرياً حول الجنسين" |
Erkekler belli bir yaşa geldiğinde aniden farklı şeyler yapmak istiyorlar. | Open Subtitles | عندما يصل الرجال لعمر معين فجأة يرغبون في عمل شيء مختلف |
Son günlerde Weaver'da bir değişiklik fark edeniniz oldu mu? | Open Subtitles | في الايام القليلة الماضية هل لاحظ أي منكم أي شيء مختلف في ويفر؟ |
Öyleyse, farklı bir şeye, farklı bir çeşit çözüme ihtiyacımız var | TED | لذا .. نحن نحتاج شيء مختلف .. شيء يمثل نوعا مختلفاً من الحلول |
çünkü harika bir hayatım var, ve eğer farklı birşey yapsaydım, | Open Subtitles | لأنه لدي حياة عظيمة وإن كنت قد قمت بأي شيء مختلف |
Burada benim Paris'te gördüğüm baloncuklardan daha farklı bir şeyden bahsediyoruz. | TED | نحن هنا نتحدث عن شيء مختلف عن تلك الفقاقيع التي رأيتها في باريس. |