Dönemimin ilk senesi bitmiş ve yapacağım dediğim tek bir şeyi bile başaramamıştım. | Open Subtitles | ومرت السنة الرابعة من حكمي ولم أحقق فيها شيئاً واحداً تم انتخابي لفعله |
Çünkü hayatının yarıda kesildiğini düşünüyor ve hiç değilse bir şeyi sonlandırmak istiyorsun. | Open Subtitles | لأنكِ تشعرين لأن حياتك تم إقتطاعُها ويمكن أن تُنهي على الأقل شيئاً واحداً |
Ama doğru olduğunu bildiğin tek bir şey varsa bile ona sımsıkı sarılırsın. | Open Subtitles | لكن إن كنت تملك شيئاً شيئاً واحداً و أنت متيقنٌ منه فتتمسك به |
Senden daha uzun süredir bu işteyim ve öğrendiğim tek bir şey var. | Open Subtitles | اسمعي لقد كنت اقوم بهذا العمل أكثر بقليل منكِ وانا اعلم شيئاً واحداً |
Erkekler evlilik tavsiyesinde bulunduklarında, kadınlar bir tek şey duyarlar. | Open Subtitles | النساء تسمع شيئاً واحداً فقط عندما يعظها الرجل بشأن الزفاف |
Güvenliğin büyük bir kısmını hallettim ama içeri girdiğimizde icabına bakmak için yeterli zamanımızın olmayacağı bir şey var. | Open Subtitles | لقد تمكّنت من التخطيط لإقتحام نظام حمايتهم كاملاً. ولكن هُناك شيئاً واحداً لن نملك له الوقت الكافي.. ونحن بالداخل. |
Kızımla ilgili tek bir şeyi... değiştirmektense, istifamı imzalamayı tercih ederim. | Open Subtitles | أفضل الإستقالة من منصبي على أن أغير شيئاً واحداً في إبنتي |
bir şeyi belirtmek isterim. Bu -- bunun ne olduğunu biliyorsunuz. | TED | أريد أن أوضح شيئاً واحداً. هذا - أنتم تعلمون ما هذا. |
bir şeyi anlamalısın: | Open Subtitles | هذا يحدث في أغلب الأحيـان يجب أن تدركِ الآن شيئاً واحداً |
bir şeyi unutmayalım. Orada değildim, sonra geldim... | Open Subtitles | إذن أنت تنسين شيئاً واحداً أننى لم أكن هناك ، لقد جئت لاحقاً |
bir şeyi hatırla. 20 tane adam sayabilirim beni elde etmek için öldürebilirler. | Open Subtitles | فقط تذكّر شيئاً واحداً. بإمكاني ذكر اسم عشرون شاباً مستعدّون لفعل المستحيل لكي يحبّونني. |
Ve onun karşısında... masada oturmayı düşünmeden önce bile... bir şeyi bilmesi lazım... | Open Subtitles | وقبل موافقتي على ان أجلس معه على طاولة وحدة يجب ان تعلموا شيئاً واحداً |
Aklına gelen tek bir şey vardı. | TED | كان هناك شيئاً واحداً فقط تفكر في القيام به |
Görüyorsunuz ki, hepimiz kütleçekimin tek bir şey yapan bir kuvvet olduğu fikrine alışkınız, cisimleri birbirine çektiği fikrine. | TED | كما ترون ، فقد تعودنا ان الجاذبية هي قوة تفعل شيئاً واحداً فقط تسحب الاشياء مع بعضها |
Sanırım bu durumda yapılması gereken tek bir şey var. | Open Subtitles | فى هذه الحالة ، أعتقد أن هناك شيئاً واحداً لكى افعله |
Dünyada sahip olmaya değer tek bir şey vardır, ve o da gençliktir. | Open Subtitles | أن هناك شيئاً واحداً يستحق أن تمتلكه في هذه الدنيا ، ألا وهو الشباب |
tek bir şey söyle. Zengin mi, değil mi? | Open Subtitles | أخبريني شيئاً واحداً فحسب هل هو ذو املاك ام لا ؟ |
Seni bir daha görmemeye hazırım ama tek bir şey istiyorum senden sonsuza dek ayrılmadan önce hala beni sevebildiğini söylemeni. | Open Subtitles | أنا مستعدة لأن لا أراك أبداً بعد اليوم لكنني فقط أطلب منك شيئاً واحداً قبل أن نفترق إلى الأبد |
Kesin söyleyebileceğim tek şey var o da ölüm sebebinin araba kazası olmadığı. | Open Subtitles | حسناً، أستطيع أن أؤكد لكِ شيئاً واحداً إصطدام السيارة لم يكن سبب الوفاة |
Çünkü bana baktıklarında, gördükleri tek şey Hiro Noshimuru'nun oğlu olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | لأنك تعلمين انهم سينظرون الي وسيرون شيئاً واحداً : ابن هيرو ناشموري |
şunu anlamalısın sen. Önemli olan polisin ne düşündüğü. | Open Subtitles | لابد أن تضعى فى أعتباركِ شيئاً واحداً إن ما تظنه الشرطة هو ما يهم |
Ölü biri tek birşey bilir... hayatta olmanın daha iyi olduğunu. | Open Subtitles | الموتى يعلمون شيئاً واحداً فقط هو أن الحياة أفضل من الموت |
Aklımı oynatmak üzereydim ve tek bir şeyden emindim. | Open Subtitles | ذهني كان يسرع ميل في الدقيقة أنا عرفت شيئاً واحداً فقط |
Saint Laurent hakkında hoşunuza gidecek bir şey daha: | Open Subtitles | هناك شيئاً واحداً ستحبه بخصوص القدّيس لورنت: ستحبّه |
Fakat onlarda, sizde olmayan bir şey vardı: Diploma! ! | Open Subtitles | ولكنهم كانوا يملكون شيئاً واحداً لا تملكه أنت، يملكون دبلومة |
Bana ve sana önerdiğinin her parçasını öğrenmek istiyorum ama öğrendiğim bir şey varsa o da onun koparılamaz olduğu. | Open Subtitles | أريده، أريد كل شيء مما قدمه لي، مما قدمه لك لكن إن علمت شيئاً واحداً وهو أنه لا يمكنه فعلها |
Dijital bir uğur böceği yaptım ve gerçek bir uğur böceğinden Sadece bir şey yapmayı öğrenmeye çabaladım: yiyecek aramayı. | TED | قمت ببناء خنفسةٍ رقمية وحاولت التعلُم من خنفساءٍ حقيقية، فقط لأفعل شيئاً واحداً: البحث عن الطعام. |