Şu sandalyeyi parçalamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | يا رجل, لا أطيق صبراً حتى أحطم ذلك الكرسي |
Bir gün kendi bebeğimi doğurmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أُنجب طفلاً في يوم من الأيام |
Eminim görüntüleri internete yüklemek için can atıyordun. | Open Subtitles | أعتقد بأنك لم تطيقي صبراً حتى رفع اللقطات |
Hayır, değil. Buradan çıkmak için sabırsızlanıyorsun. | Open Subtitles | كلا, ليس صعباً عليك لا تطيق صبراً حتى تخرج من هنا |
Şimdi o ruhu bulup yaptığım korkunç şey için özür dileyebileyim diye, öleceğim günü dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | والآن لا أطيق صبراً حتى أموت لأجد تلك الروح وأعتذر عن الفعل الفظيع الذي إرتكبته. |
"Tanrım, tüm bunları kullanabilecek yaşa gelmek için ölüyorum." | Open Subtitles | وظللتُ أفكّر بأنّي لا أطيق صبراً حتى أبلغ كفاية وألعب بأدوات التبرج تلك. |
Yüz saat boyunca Dedikoducu Kız izlemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أشاهد ''العديد مِن الحلقات من مسلسل ''جوسيب جيرل |
eğer herkesin sana baktıklarında gördükleri tek şeyin kötülük olduğunu, ve senden kurtulmak için sabırsızlandıklarını bilseydin nasıl hissederdin. | Open Subtitles | وكل ما يرونك بكِ هو الجانب السيئ منكِ، ولا يطيقون صبراً حتى يعيدونكِ |
Dünyaya iyi haberi vermek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا اطيق صبراً حتى أخبر كل العالم عن الأخبار السارة وأنا أيضاً |
Bu saçma üniformadan kurtulmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى اتخلص من هذا الزي السخيف |
Tamam, kadeh kaldıracağım, ama sadece ülkemden gitmenizi sabırsızlıkla beklediğim için. | Open Subtitles | حسناً ، سأفعلها سأشرب نخبك الغبي لكن بسبب أنني لا أطيق صبراً حتى تغادروا البلاد |
Genel müdür ne diyecek duymak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أسمع ما الذي سيقوله نائب المدير. |
Seni görmek için sabırsızlanıyorum. 11:00'de orada olurum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أراك، يُفترض أن أكون هناك عند الـ11: |
O koca şirketin çöküşünü izlemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أشاهد كامل تلك الشركة تسقط. |
- Kimliklerimizi karteldeki arkadaşlarına vermek için can atıyor. | Open Subtitles | هو لا يطيق صبراً حتى يعطي هوياتنا لأصدقائه في منظمة المخدرات. |
Neden? Beni görmek için sabırsızlanıyordun. Partiküllere gömüldüğünü sandım. | Open Subtitles | لم تطق صبراً حتى تراني، لذا تصورت أنّك غارق في الجسيمات. |
Şişlikler iner inmez nasıl göründüğüne bakmak için sabırsızlandığını söyledi. | Open Subtitles | وتقول أنها لا تطيق صبراً حتى ترى ما تبدو عليه بعد زوال التورم |
Patron senden alamayacağımı söyledi. Yanıldığını kanıtlamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | الزعيم قال بأنني لن أنجح في أخذه منكِ لا أطيق صبراً حتى أثبت خطأ كلامه |
Yanıma birini alıp kendi pizzamı yapmak için nasıl sabırsızlandım şimdi. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أبدأ في اعداد فطيرتي. |
Şu maymunu yemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أكل ذلك القرد |