Örnek olarak dilin keşfedilmesi bu yönde çok küçük bir adımdır. | TED | فعلى سبيل المثال، اختراع اللغة كان خطوةً صغيرةً بذلك الإتجاه. |
Yarın gelmeyi dört gözle bekliyorlar, belki, küçük bir hediye getirirler size. | Open Subtitles | إنهم يتطلعون لزيارتك في الغد، ولعلهم سيجلبون معهم مفاجأةً صغيرةً لك. |
Aslında, 12 boyutlu bir uzayda yaşıyorlar. Burada ufak bir hile yapıyoruz. | TED | في الواقع هي تعيش في فضاء مؤلف من 12 بُعداً. لذا نستخدم حيلةً صغيرةً. |
Ona cep telefonu verdik. - ufak değil mi? | Open Subtitles | لقد أعطيناها هاتفٌ خلوي ألا تُعتبرُ صغيرةً بعضَ الشئ؟ |
Ve küçükken seninle tanışacağımı hayal ederdim. | Open Subtitles | وعندما كنتُ صغيرةً حلمت بأنني سأقابِلُكَ |
Ve ben çok gençtim ama "ben de süper güçlerim olsun isterim" diye düşündüm. | Open Subtitles | وكنتُ صغيرةً فعلاً, ولكنّى وددت أن أمتلك أنا أيضاً قوى خارقة. |
Daha Çocukken bir kere buraya gelmiştim. Noel'den önceki gün partisi için. | Open Subtitles | كنتُ هنا سابقاً عندما كنتُ صغيرةً ، اليوم الذي كان قبل عيد الميلاد |
Ama konuşacak olursan öyle küçük bir hücre yaptırırım ki ayakta duracak yerin bile olmaz. | Open Subtitles | لكن إن تكلمت سأبني زنزانةً صغيرةً جداً بحيثُ لن يكونَ هناكَ مجالٌ لتقفَ فيها |
Bu durumda çok küçük bir zaman aralığı kalıyor. | Open Subtitles | مما يترك مساحةً صغيرةً جداً قال أنه لن يقبض علي |
Asansör, küçük bir odaydı ve bu oda bana yükselmenin heyecanını yaşatmıştı. | Open Subtitles | المصعد كان غرفة صغيرةً أعطتني شعوراً غريباً بالصعود |
Olanları durdurmak için en küçük bir şansımız olsa dahi-- benim burada acı içinde ölmemi izlemene asla izin veremem. | Open Subtitles | ومهما كانت فرصةً صغيرةً لإيقاف ذلك من الحدوث فهي لا تستحق الألم لي لترككِ تجلسين وتشاهديني أموت |
O halde ona resimdeki küçük kızın gerçekten küçük bir kız olmadığını söyleyin. | Open Subtitles | إذاً أخبريه بأن تلك الفتاة الصغيرة في الصورة ليست حقاً فتاةً صغيرةً |
Ama artık küçük bir kız değil. | Open Subtitles | لكنّك تعرِفُ أنّها ليست طفلة صغيرةً بعد الآن |
Bu çok memnun edici bir durum ama ufak bir sorun var. | Open Subtitles | حسناً, هذا مؤثرٌ بالفعل ولكن هنالِكَـ مشكلةً صغيرةً واحدة |
Köpeğin tekine ufak bir hediye bırakırken rastladım. | Open Subtitles | أعتقد بأنّني رأيتُ كلباً يترك هديةً صغيرةً هناك |
Gerçi artık pek ufak sayılmaz. | Open Subtitles | بالرغم من انها لم تعد صغيرةً بعد الآن |
Sadece bir iki ufak lokma al. | Open Subtitles | اسمع، خُذ قضمةً واحدةً صغيرةً. |
Kiralamalık ufak bir odanız olduğu söylendi. | Open Subtitles | سمعتً أن لديك غرفةً صغيرةً للإيجار |
Annem ben küçükken kanserden öldü. | Open Subtitles | توفّيَتْ والدتي بمرض السرطان عندما كنتُ صغيرةً. |
küçükken, seansları beraber yapardık. | Open Subtitles | ،عندما كُنت صغيرةً كُنا نعمل بالشقوقِ الجراحية سويًا |
gençtim, aklım bir karış havadaydı | Open Subtitles | لقد كنت صغيرةً وغبية |
O filmi Çocukken izledim ve bir yıl kâbus gördüm. | Open Subtitles | لا, لقد شاهدتُ فيلماً ما حيالهُ عندما كنتُ صغيرةً مَّما أوقعَ بي في دوامةٍ من الكوابيس -ولمدةٍ سنةٍ |