Seni bir sepete koyup nehir kıyısına götürdü. | Open Subtitles | وهي أخذتك في سلّة إلى ضفاف النهر. |
Aniden bir bataklığa, nehir kıyısında bir düzlüğe... sığ bir geçide, bir kumsala dönüşebilen bu evde. | Open Subtitles | الذي يصبح فجأة مستنقع حقل على ضفاف النهر مكان عبور، شاطئ |
Aarti töreni yıllardır her gece kutsal nehrin kıyısında yapılıyor. | Open Subtitles | يحدثُ طَقس الآرتي على ضفاف النهر المقدس كُل ليلة منذ مئات السنين. |
İkisi de, sanayiyi ve semt sakinlerini birbirine oldukça yakın tutan nehir kıyısı toplulukları. | TED | كلا المجتمعين على ضفاف النهر ويضمان كلاً من الصناعات والسكان على مقربة من بعضهم البعض |
5 dakika önce, nehir kıyısında 45 kilometrelik bir hat oluşturulmasını istemiştim. | Open Subtitles | اريد مسح شامل علي ضفاف النهر لمسافه ثلاثين ميل |
nehir kıyısında avlanmak artık yasaktı çünkü orman kanununa göre içmek yemekten önce gelir. | Open Subtitles | "الصيد عند ضفاف النهر كان ممنوعاً"، "لأن وفقاً لقانون الغابة، الشرب يأتي قبل الأكل". |
Şimdi, nehir kıyısında babanın sulara inişini, rezil bir şekilde itibarını kaybedişini izlediğin akşamı kafanda canlandır. | Open Subtitles | الآن أريدك أن تعود بذكرياتك للماضي إلى الوقوف على ضفاف النهر تشاهد والدك ينزل في المياه وهو يلطخه العار وسمعته التي فقدت مصداقيتها |
nehrin kıyısında, yaşlı bir Muttaburrasaurus sürüklenmiş ve bir erkek allosaur çürümekte olan etle beslenmekte. | Open Subtitles | على ضفاف النهر سقط - موتابوراصور |
Colorado'da bir nehrin kıyısında gördüm barışı. | Open Subtitles | على ضفاف النهر في ولاية (كولورادو) ... السلام |
Diğer taraftan, bu projenin, çevreyi yok edeceğini, Samburu ve Tokana adındaki bölgenin göçebe gruplarının hayatta kalmalarının temeli olan nehir kıyısı ormanlarını yok edeceğini biliyorduk. | TED | بل بالعكس, نحن نعلم أن هذا المشروع سيدمر البيئة, سيدمر الغابات الموجودة على ضفاف النهر, و هي أساسية لبقاء لبعض القبائل الرحالة, السامبورو و التوكانا في هذه المنطقة. |