masasına bakıyor, 40 yaşındaki kız arkadaşına bu akşam evlilik teklif etmeyi düşünüyor ve bunun mükemmel olmasını istiyor | TED | وهو ينظر إلى طاولته. ويخطط إلى يتقدم هذا المساء طالبا الزواج من صديقته منذ أربع سنوات. ويريد أن يكون الأمر مثاليا. |
Kanepesinden çalışma masasına, koltuğundan duvardaki dekorlara kadar uygun mobilyalar düşünülmüş ve çizimleri yapılmıştı. | Open Subtitles | الخطط رسمت الأثاث المناسب لفوهرر الرايخ من أريكته حتى طاولته المناسبية و من كرسيه ذو المسنـّد حتى الستائر على الحائط |
Efsanelerde masasının altında bir cüce tuttuğu ve bu cücenin geleceği gördüğüne inandığı söylenir. | Open Subtitles | تقول الأسطورة أنه كان يحتفظ بقزم تحت طاولته و كان يعتقد أن هذا القزم عراف بارع |
Sadece Tanrı'ya daha büyük bir masası olmadığı için şükrediyorum. | Open Subtitles | أحمد الله فقط أن طاولته لم تكن أكبر |
Bilmiyordum dedi ama masasında şu kalınlıkta, her tarafı kahve lekesi olmuş mavi bir dosya vardı. | Open Subtitles | قال أنه لم يكن يعلم ذلك لكن على طاولته ملف أزرق ضخم |
Yemeklerini getirir ve bitirdiğinde masasını toplardım. | Open Subtitles | أحضِر له الوجبات وأنظف طاولته بعدما ينتهي. |
Genç-Ben Kore'deki muhasebecimizdi. Masa başında ölmüştü. | Open Subtitles | في شبابي كنت أشبه محاسب الكوري للشركة قد مات على طاولته في المكتب |
Ben sadece merhaba demek için , geçen gün işine gitti, ve ben Chris için masanın bir tutuklama emri gördüm. | Open Subtitles | قدمت إلى مكان عمله في ذلك اليوم فقط لألقي التحية ووجدت على طاولته مذكرة توقيف بحق كريس |
Ben de senden kurtulmak için onun masasına oturacağım. | Open Subtitles | وبعدها سأحتج وأجلس علي طاولته للحماية هيّا , سينجح الأمر |
masasına oturan genç bir kadın vardı ama onu gördüğüne pek sevinmiş gibi değildi. | Open Subtitles | كانت هناك فتاة شابة جلست ، معه على طاولته لكنه لم يكن مسروراً لرؤيتها |
masasına, adamlarına, ailesine bakıp, kimin sağ kalmasını istediğini soracağım. | Open Subtitles | سأنظر حول طاولته إلى رجاله وأفراد عائلته وسأسأله عمن يريد إنقاذه |
Yemek servisini tezgâh yerine şuradaki masasına koysanız bile çıldırırdı. | Open Subtitles | يصبح مجنونا إذا عبثت معه و وضعت البضاعة على طاولته هناك بدل المنضدة |
masasının üstünde bir kaç tane daha saat vardı. | Open Subtitles | حسناً، كانت هناك ساعتين أخرتين على طاولته الحرفيّة. |
Onun ofisinde, masasının üstünde bir aydınlatma armatürü var. | Open Subtitles | في مكتبه على طاولته يوجد غرضٌ خفيف |
masasının üstündeki krüsifiye gizlenmiş durumda. | Open Subtitles | مخفي في الصليب الذي على طاولته |
Onun masası orda, hoparlörler ise bu tarafta. | Open Subtitles | - نعم , لا تقلق نفسك طاولته جاهزة هناك والسماعات موضوعة هناك |
Ben her iki santimde bir işaret koyuyorum sonra dedem, masası mahvolmasın diye altına bir tahta yerleştiriyor. | Open Subtitles | إنّي وضعت علامات 3/4 بوصة، ومن ثم جدي وضع قطعة خشب تحتها لكي لا يفسد طاولته. |
Favori içkisini favori masasında, favori dansçısıyla birlikte içiyor. | Open Subtitles | معه مشروبه المفضل على طاولته المفضلة, مع راقصته المفضلة |
Birkaç dolar alıp onun masasında oynayayım. | Open Subtitles | دعني آخذ بضعة دولارات وسأذهب للعب على طاولته |
Kıvırcık kafan doktorun masasını süsleyecek! | Open Subtitles | الدكتور يريد رأسك الأشعث على طاولته |
Genç-Ben Kore'deki muhasebecimizdi. Masa başında ölmüştü. | Open Subtitles | في شبابي كنت أشبه محاسب الكوري للشركة قد مات على طاولته في المكتب |
Bu masanın ona ait olmalıydı ama onu hiçbir yerde göremiyorum. | Open Subtitles | من المفروض ان تكون هذه طاولته ولكنى لا اراه عليها |