İyimser gelecekler bulabiliyoruz, ileriye yollar bulabiliyoruz. Umuttan öteye gidip harekete geçebiliyoruz. | TED | سنتمكن من إيجاد سيناريوهات مستقبل مشرقة، سنتكمن من شق طرقٍ للمستقبل، وسنتمكن من الانتقال من الأمل إلى العمل. |
Yardım için olduğunu biliyorum ama sert yakaları yoksullara yollamaktan daha iyi yollar da var. | Open Subtitles | أعرف أن القصد من ذلك لطيف لكن يمكنني التفكير في طرقٍ أفضل لمساعدة المحتاجين من إرسال ياقات رسمية إلى خط الاستواء |
- İnsanlar işbirliği yapmazlarsa ikna edecek başka yollar bulmak zorundayız. | Open Subtitles | عندما لا يتعاون الناس - يجب علينا ان نجد طرقٍ اخرى |
Kuzey ormanları mevsimlik ziyaretçiler ve arktik uzmanları için bir kavşak noktasıdır. | Open Subtitles | الغابات الشمالية مفترق طرقٍ للزوار الموسميين وقاطنيّ القطب الشمالي |
Kuzey ormanları mevsimlik ziyaretçiler ve arktik uzmanları için bir kavşak noktasıdır. | Open Subtitles | الغابات الشمالية مفترق طرقٍ للزوار الموسميين وقاطنيّ القطب الشمالي |
Ve onu cezalandırmak için, paranın dahil olmadığı yollar da var. | Open Subtitles | و هناك طرقٍ اخرى لمعاقبته و التي لا تتضمن المال. |
Neyseki araştırmacılar yeni yollar buluyorlar da bağışıklık sistemine implantları kabul ettirmeye çalışıyorlar. | TED | مع ذلك، يقوم الباحثون بإيجاد طرقٍ لخداع الجهاز المناعيّ لكي يتقبّل الأجهزة الجديدة التي نقوم بإدخالها في أنسجة أجسامنا. |
Bu yüzden Amaro altınların çoğunu alacak gibi görünüyor ve diğer korsanlar etkileyici mantık becerilerini kullanmada daha iyi yollar bulmak zorundadır, bu saçma korsan kanununu değiştirmek gibi... | TED | وبهذا يبدو أن (أمارو) سيحتفظ بمعظم الذهب، وقد يحتاجُ بقية القراصنة للعثور على طرقٍ أفضل لاستخدام هذه المهارات المنطقية المُبهرة، كإعادة النظر في قانون القراصنة السخيف هذا. |
Başka yollar ara öyleyse Bae. | Open Subtitles | ابحث أنتَ عن طرقٍ أخرى (بي). |