Sadece 5 ay içinde 16 kilometre okyanus, 25 ton deniz yosunu ve 250 bin kabuklu deniz ürünü üretebilir. | TED | في خلال 5 أشهر فقط، 4000 متر مربع من المحيط يمكن أن ينتج 25 طنًا من الأعشاب البحرية و250,000 من المحار. |
Kuyruklu yıldızlar her saniye 50 ton buz ve gaz saçabilir. | Open Subtitles | قد تطرح المذنّبات خمسين طنًا من الجليد والغازات كلّ ثانية |
Birleşik Madenler'den gelen maden var sırada. 50 ton. | Open Subtitles | سأعزل بعد ذلك الخام القادم من المناجم المتحدة خمسين طنًا |
Şimdi sürü üç adet 40 tonluk balinayla karşı karşıya ve refakatçiler ağırlıklarını hissettiriyor. | Open Subtitles | تواجه الحيتان القاتلة الآن قوّة 3 حيتان وزن الواحدة منها 40 طنًا و فرض المرافقان قوّتهما على الموقف |
Bu 80 tonluk metal yığını, koltuk minderleri ve Bloody Mary karışımının havada süzülmeye hiç hakkı yok ama gel gelelim Newton'un kanat üzerindeki hava akışının yukarı kaldırma oluşturması ya da öyle boktan bir şeyle ilgili açıkladığı bir şeyler ki hiçbiri gram anlam ifade etmiyor ama şiddetle inanan arkadaki 82 yolcuyla birlikte uçak güvenli bir şekilde yolculuğuna devam ediyor. | Open Subtitles | إنها عبارة عن 80 طنًا من المعدن ومقاعد رخوة للغاية لا يوجد سببًا وجيهًا يجعلها تحلّق بالسماء |
# Bu kadar disiplinle istiyor gitmemizi öbür tarafa | Open Subtitles | # طنًا من الانضباط، يجعلنا نفضل الموت اللعين # |
Bangladeşli bir çocuğun tüm hayatı boyunca ebeveynlerinin karbon mirasına sadece 56 ton karbon eklediğini göz önünde bulundurun. Oysa Amerikalı bir çocuk 9,441 ton ekliyor. | TED | وليعد أن طفلًا بنجلاديشيًا يزيد 56 طنًا متريًا إلى تركة والديه من الكربون على مدار حياتيهما بينما بالمقارنة، طفلًا أمريكيًا يضيف 9,441 طنًا متريًا. |
Standart kenevir halat, güvertenin 14.680 ton ağırlığıyla kopabileceğinden, Roebling'in önerisi, köprünün kablolarını oluşturmak için yaklaşık 5.600 kilometre metal kablo gerektiriyordu. | TED | بما أن حبال القنب التقليدية ستتمزق بتأثير وزن القاعدة ذات الـ14,680 طنًا اقتراحه كان عبارة عن أسلاك معدنية تصل لـ 5,600 كيلومتر لتكوين كابلات الجسر |
Hava Kuvvetleri düşman noktalarını bombalayarak sahillere 400 ton bomba bıraktılar. | Open Subtitles | وأسقطتت 400 طنًا من القنابل على الشواطئ |
Üç yüz ton buz ve kar tamamen çöker. | Open Subtitles | ثلاثة آلاف طنًا من الجليد والثلج |
Söylediklerine göre Chris, her üç ton balık için bir ton plastik olacak ve bu 2050'ye kadar değil -- 2050 hakkında konuşan insanlara tahammül edemiyorum -- | TED | لقد قالوا بأن طنًا من البلاستيك، كريس، سيقابل كل ثلاثة أطنانٍ من الأسماك، ليس بحلول عام 2050، لا أطيق صبرًا مع من يتحدثون عن 2050... بل أقول إنه 2025. |
Bir ton ağırlığında! | Open Subtitles | فهو يزن طنًا كاملاً |
1980lerde, Medellin Karteli, Amerika"ya haftada değeri 400 milyon dolardan fazla olan 16 ton kokain sokuyordu. | Open Subtitles | (في الثمانينات، كانت عصابة (ميديلين تهرب 15 طنًا من الكوكايين في الأسبوع، بكميات تقدر بأكثر من 400 مليون دولار إلى داخل الولايات المتحدة. |
Wheal Leisure, 40 ton. | Open Subtitles | ويل ليجر)، 40 طنًا) |
30 metrelik boy ve 200 tonluk bir ağırlık. | Open Subtitles | طوله قد يصل إلى 30 متر، و يزن 200 طنًا |
80 tonluk hurda yığını. | Open Subtitles | إنها عبارة عن 80 طنًا من المعدن |
11 tonluk, muazzam bir dev. | Open Subtitles | عملاق يزن إحدى عشر طنًا |
# Bu kadar disiplinle istiyor gitmemizi öbür tarafa | Open Subtitles | # طنًا من الانضباط، يجعلنا نفضل الموت اللعين # |
# Bu kadar disiplinle... | Open Subtitles | # طنًا من الانضباط # |