Acıdan başka bir şey getirmediğini bilerek geçirilen uzun ve boş günler. | Open Subtitles | أيام طويلة و فارغة عندما لم أكن أعيش إلا من خلال الألم |
Aynı şey vücudun için de geçerli, eğer onu sağlam beslemezsen, uzun ve keyifli bir hayat sürmesini nasıl bekleyebilirsin? | Open Subtitles | نفس الشيء بالنسبة لجسدك: كيف تتوقع لجسدك أن يدوم لفترة حياة طويلة و ممتعة إذا لم تضع أحجار البناء المناسبة؟ |
Hayır. Seninki kısa ve kalın, benimki uzun ve ince. | Open Subtitles | لا، خاصتك سمينة و قصيرة لكن خاصتي طويلة و نحيلة |
Gidip ona bizi anlatmak zorunda kalacaksın, ve uzun bir konuşma olacak ve onun hakkında konuşmak için zamanınız kalmayacak. | Open Subtitles | ستضطرينللتحدثعنيوعنكِ , و هذه محادثة طويلة و لن يتبقى وقت للتحدث عنها هي |
Kötü bir sağlık ve erken ölüm için yiyebilirsin ya da iyi bir sağlık ve uzun sağlıklı bir yaşam için beslenebilirsin ve bu yol bitkisel beslenmekten geçer. | Open Subtitles | تستطيع أن تتناول طعام يؤدّي بك إلى صحّة متدهورة و موت مبكّر، أو طعام يؤدّي بك إلى صحّة جيّدة و حياة طويلة و سليمة. |
Ama yine de bu, uzun ve mutlu bir evliliği gözden çıkarmaya değermi? | Open Subtitles | لكن هل هو حقاً يستحق رمي مدة طويلة و سعيدة من الزواج ؟ |
Bilirsiniz, bir zamanlar Lübnan, ülke olarak, uzun ve kanlı bir iç savaşta yok edilmişti. | TED | كما تعلمون، لبنان كبلد قد تدمر من قبل بسبب حرب أهلية طويلة و دامية. |
Benim adet kanamalarım ağır, çok uzun ve fazlasıyla acılıydı. | TED | حيث أنها كانت غزيرة و تدوم لفترات طويلة و مؤلمة جدا. |
uzun ve ince dallar boyunca uzanırlar, kısaca ağaçlara benzerler. | TED | حيث يخرج منها تفرعات طويلة و دقيقة، و بإختصار، هي تشبه الأشجار. |
Buraya gelmek için epeyce uzun ve zorlu bir yolculuk yaptınız. | Open Subtitles | لقد قطعتى مسافة طويلة و شاقة لتصلى الى هنا |
Kısa ve sıkıcı bir kadın hakkında uzun ve sıkıcı bir hikaye dinlemek mi istersin yoksa arabanın kurulmasını mı? | Open Subtitles | أتريد أن تسمع قصة طويلة و مملة عن إمرأة قصيرة و مملة أم تريد أن أصلح سيارتك؟ |
Çünkü saat çok geç oldu ve uzun bir gece geçirdik ve ikimiz de henüz 11 yaşındayız ve... | Open Subtitles | أعني, لأن الوقت متأخر و كانت ليلة طويلة و أنتِ لازلتِ بسن الحادية عشر |
O kadar iyi bildiğin ve uzun süredir tanıdığın bir dosttur ki beraber olmak istersin. | Open Subtitles | إنها صديق تعرفه جيداً منذ فترة طويلة و تسمح له بالبقاء معك |
İkincisi: kısa ve uzun vadeli çoğul hedefler - 5000 çörek sıkıcı 15 çörek ise ilgi çekicidir. | TED | ثانياً, أهداف عديدة طويلة و قصيرة الأجل-- 5000 فطيرة, مملّة, 15 فطيرة, مثيرة للاهتمام. |
Ama eğer bu evlilik mutlu ve uzun bir evlilik olacaksa baskın bir adamın bunu elinden almasına izin vermen doğru mu? | Open Subtitles | لكن إذا كان هذا الزواج يحمل مستقبلا ممكنا لحياة طويلة و سعيدة لكما معا هل من الصائب أن تتركي هذا رجلا مستبدّا أن يأخذ هذا منك؟ |