Sovyetler seri katillerin Amerika'ya özgü bir olay olduğunu düşünüyorlardı. | Open Subtitles | والسوفيتيين كانوا مقتنعين ان القاتل المتسلسل هو ظاهرة اميركية بحتة |
Merak etme, Suzie. Suçlu, yabancı biri değil, Küresel ısınma. | Open Subtitles | حسناً يا سوزي, الجناة ليسوا الأجانب انها ظاهرة الاحتباس الحراري |
- Tüm ihtiyacım az bir düzeltme. - Hmm. Şu ben hala görünüyor. | Open Subtitles | ــ كنت أحتاج فقط للمسة بسيطة ــ هذه الشامة، ما زالت ظاهرة |
Hepimiz ırkın toplumsal olarak inşa edilmiş bir olgu olduğunda anlaşabiliriz ama günlük yaşamımızda bunu görmek genellikle zordur. | TED | الآن، لنا أن نتفق جميعًا بأن العِرق ظاهرة من بناء المجتمع، ولكن، من الصعب أن نراها في حياتنا اليومية. |
İkincisi ise bir fenomen (olağanüstü doğa olayı) ki erkekler dişileri bulmada çok çok iyiler. | TED | وثانيًا ظاهرة أن الذكور جيدة جدًا جدًا في العثور على الإناث. |
ya da bir uzaylı teknolojisini ortaya çıkarabilecek bir durumdayız. | TED | نحنُ في وضع يمكنُ أن يظهر للعيان لتكون ظاهرة طبيعية لا نفهمها أو تقدم تكنلوجي فضائي لا ندركه. |
Hâlâ üstünde bir sürü vernik kalmış, bir takım rötuşlar var ve fazlasıyla temizlik yapılmış. Çok görünür hale geliyor (UV ışık sayesinde). | TED | هناك الكثير من الورنيش لا يزال موجودا ، العديد من اللمسات و بعض تنظيفها, تبدو ظاهرة للعيان |
Steve ve ben , matematiksel analizden yararlanarak, aslında bunun kökeninin beynimizdeki çok basit bir fenomen olduğunu düşündük. | TED | قمنا أنا و ستيف من خلال التحليل الرياضي، باقتراح وجود ظاهرة بسيطة لتفسير ذلك، و التي تكمن في عقولنا. |
İnsanların farklı duyularını renkler olarak algıladığı nörolojik bir olay. | Open Subtitles | إنها ظاهرة عصبية حيث يختبر الناس الحواس المختلفة بصورة ألوان. |
Finansal kriz gercekten de sadece bu hızlı değişimi ivmelendirmeden ibaret bir olay. Bu da Bati'nin ustunlugunun sonunu getirdi. | TED | الأزمة المالية حقاً تعتبر ظاهرة تاريخية نسبياً، التى وصلنا إليها سريعاً هذا التغير الضخم، الذى ينهى نصف ألفية للهيمنة الغربية. |
Aynı şekilde olay ufkuna yeterince yakından geçen ışık yer çekimsel kırılma olarak bilinen bir fenomene dönüşecek. | TED | وكذلك، فإن مرور الضوء بالقرب من أفق الحدث سيتسبب في انحرافه في ظاهرة تسمى عدسة الجاذبية. |
Hem sizleri kurtaracak hem de Küresel ısınmayı durduracak bir yol buldum. | Open Subtitles | لقد ابتكرت طريقة لإنقاذكم، و وقف ظاهرة الاحتباس الحراري في نفس الوقت |
Popüler bir hikâye bu. Küresel ısınma ya da kadın boşalması gibi. | Open Subtitles | انها خيال شعبى مثل ظاهرة الاحتباس الحرارى و قدرة المراه على القذف |
Kusura bakma, ama sütyenin görünüyor. Düğme mi kopmuş? | Open Subtitles | أنا آسفة إن صدريتك ظاهرة هل فقدت زراً هنا ؟ |
Pazılar 40 santim ya da daha fazla, karın kasları tuğla gibi, hatta yandaki dişli kaslar bile görünüyor. | Open Subtitles | عضلة الذراع ..تقريباً 40 سم وعضلات المعدة كاملة وحتى عضلاته المنشارية ظاهرة على جانبه |
Hayat, zaman ve uzay gibi yerel bir olgu değildir. | Open Subtitles | حسنا الحياة مثل الوقت و الفضاء انها ليست ظاهرة ملموسة |
Hükümdarların bu olağanüstü olayı 30 yıl önce keşfedilmişti ve bir adam o zamandan beri her yıl onları gözlemliyordu, | Open Subtitles | أُكتشفت ظاهرة الفراشات الضخمة تقريباً قبل 30 عام مضى، ورجلٌ واحد كان يدرسهم |
Bu müthiş bir fenomen (görüngü) Çünkü burada ortaya çıkan şey bir yıldız. | TED | الآن هذه ظاهرة مدهشة لأن النجم القابع هناك |
Bunun cevabı toplumda gitgide görünür hâle gelen bir bilişsel olgunun altında yatar; bu olgu, partizanlıktır. | TED | الجواب يكمن في ظاهرة استعرافية أصبحت واضحة بشكل متزايد في الحياة العامة: الحزبية. |
Okunması güç bir tıp dergisinde benzer bir fenomen örneğini buldum. | Open Subtitles | حسنا ً ، وجدت ظاهرة مثل ذلك فى جريدة طبية مجهوله |
Bu alet ile en basit maddelere gözümüzü dikme fenomenini azaltmayı amaçladık. | TED | هذا هو الجهاز الذي يهدف إلى الحد من ظاهرة البصر وصولا الى مواد أبسط شكل ممكن. |
Ancak, görünen o ki, "taraflı yayınlama" olgusu oldukça kapsamlı olarak incelenmiş. | TED | لكنه يتضح بأن ظاهرة التحيز في النشر هذه قد تم دراستها بشكل جيد جداً للغاية |
Artık hamile kadınlar,karınlarını ortada bırakacak şekilde giyinebiliyor . | Open Subtitles | في هذة الأيام عندما يحملن النساء فإن بطونهم لم تعُد ظاهرة أكثر |
Züppelik Küresel bir fenomendir. Küresel bir organizasyonuz. Bu Küresel bir fenomen. | TED | فالغطرسة ظاهرة عالمية نحن منظمة عالمية وهذه ظاهرة عالمية |
Gömleğinin altından belli olduğunu söyledi. | Open Subtitles | كايت : لقد قال ان السترة ظاهرة تحت قميصه توني : |
Bana göre bugünkü Yahudi karşıtlığı büyük bir Yahudi fenomeni. | Open Subtitles | أعتقد أن معاداة السامية اليوم بصورة مجملة لهي ظاهرة يهودية |
Ancak 13. Yüzyılda başlıca Rönesans'la batıda, insanlık tarihinin en büyük kimlik krizine neden olan bir fenomen başladı. | TED | لكن هناك ظاهرة بدأت في القرن 13 وتحديداً في عصر النهضة، في الغرب وتسببت بأكبر أزمة هوية في تاريخ الإنسانية |