Berlin'den Acil bir telefon bekliyorum. Hemen dönerim. ..bu gece. | Open Subtitles | اٍننى منتظر مكالمة تليفونية عاجلة من برلين ، سأعود فورا |
Ona söyledim doktor, fakat telefon numaranızı kaybettiğini ve Acil olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرته بذلك، ولكنه قال بأنه قد فقد رقمك وأنها مسألة عاجلة. |
Afedersiniz efendim, ama York'tan çok Acil bir mesaj var. | Open Subtitles | معذرة يا سيدى لكن هناك رسالة عاجلة جداً من يورك. |
Arnavutluk'taki savaş hakkında bir son dakika özel haberi. | Open Subtitles | هذة أجبار عاجلة, تقرير خاص .عن الحرب في ألبانيا |
Bu kehaneti bir son dakika gelişmesi için kesiyoruz. | Open Subtitles | سوف نُقاطعُ هذه النبوءة القديمة لنجلب لكم أخبار عاجلة أخرى |
Çığırtkan Şebek Araştırma Laboratuvarı'nda flaş gelişme! | Open Subtitles | اخبار عاجلة ، نتحدث اليكم من مختبر القردة |
Onunla federal bir vaka hakkında acilen konuşmak zorundayım. | Open Subtitles | أريد التحدث إليه بصفة عاجلة بشأن قضية فيدرالية |
O da sizi görecek, önemli bir işten döner dönmez. | Open Subtitles | إنه يحب أن يراك لكن بمجرد وصوله من مهمة عاجلة |
Bence sen o halka acıdığın için buradaki Acil durumu göremiyorsun. | Open Subtitles | و أظن تعاطفك مع قضيته جعلك تغفلين عن حقائق عاجلة مهمة |
Lavon, çok özür dilerim ama Acil bir telefonun var. | Open Subtitles | يد تعني والتي لافون؟ لديك لكن آسفه, أنا عاجلة مكالمة |
Tüm birimlerin dikkatine, 613 Willow Creek Drive'a Acil destek lâzım. | Open Subtitles | كل الوحدات،الضابط في حاجة مساعدة عاجلة في 613 ويلو كرييك درايف |
Mali'de bir doğum ünitesinde olduğunuzu ve Acil ilaca ihtiyacı olan yeni doğan bir bebeğe sahip olduğunuzu düşünün. | TED | تخيل أنك في جناح الأمومة في مالي، و لديك مولود جديد في حاجة لمساعدة طبية عاجلة. |
Acil olduğunu söyledin geldim ama benim için çok önemli bir şeyi böldün. | Open Subtitles | لقد قلت إنها حالة عاجلة ، ولقد إضطررت للتخلى . عن عمل لم يكن علىّ أن أتركه |
Yani bir kız camın diğer tarafından sana Acil bir mesaj iletmeye çalışıyor. | Open Subtitles | حسناً فتاة على الجانب الآخر من الزجاج برسالة عاجلة |
Ben Brooke Burke San Francisco'dan son dakika haberiyle karşınızdayız. | Open Subtitles | هذا بروك بورك مَع أخبار عاجلة مِنْ سان فرانسيسكو. |
Ben, Bob Vızıltı. Belirsizlik dolu bir olayın cereyan ettiği JFK Havalimanı'ndan son dakika haberleri. | Open Subtitles | لدينا أخبار عاجلة من مطار جي إف كي حيث هناك مشهد مثير |
Bir son dakika haberi için yayınımızı bölüyoruz. | Open Subtitles | نحن نقاطعكم بانباء عاجلة احدى كاميرات الجمهور التي تتبع الشرطة |
flaş haber, geçen yaptığımız o kadar iyi sona ermedi. | Open Subtitles | أخبار عاجلة: آخر مرة فعلناها، لم ينتهي الأمر على نحواً جيد. |
"flaş haber: Beyaz Saray'da iki patlama. Barack Obama yaralandı." | TED | فحواها: "أخبار عاجلة: غارتان استهدفتا البيت الأبيض وأدى القصف لإصابة باراك أوباما." |
Pekala, eğer nüfusa karışmışsa, labaratuar dışında ölümlere sebebiyet veriyorsa, acilen bir aşı üretilmelidir. | Open Subtitles | خارج المختبر ويأخذ الأرواح إذا ستكون عملية تطوير اللقاح عاجلة جداً شركات الأدوية الرئيسية |
Böylece bu örnekte, bir dağıtım şirketi: "Yarın sabah depoya yetişmesi gereken çok önemli bir siparişimiz var. | TED | على سبيل المثال، أعلنت شركة توزيع، لدينا طلبية عاجلة علينا إعدادها للخروج من المستودع غدا صباحا. |
- Söylemediler efendim. Ama acilmiş. | Open Subtitles | لم يقولوا لي، سيدي ولكنهم قالوا أنها مسألة عاجلة |
Yayınımıza son dakika haberlerini bildirmek için ara veriyoruz. | Open Subtitles | نقطع جدول برامجنا لنجلب لكم أخبارًا عاجلة |