| Neden onu beklediğini merak ettim sadece. Aşırı normal birisine benziyor. | Open Subtitles | يحدوني الفضول عن سبب سعيك لرفقتها فقط، فإنّها تبدو عاديّة جدًّا |
| Son tavsiyem ise şudur: depresyondan başka şeyler konuşun normal, gündelik şeylerden falan. | TED | أمّا اقتراحي الأخير فهو: تكلموا عن أيّ شيء غير الاكتئاب، أو كما يقولون، أشياءً عاديّة. |
| Eğer bir adam topluma olan borcunu ödemişse, eğer borçlarından kurtulmuşsa, dışarı çıktığında normal bir hayatı hak ediyordur. | Open Subtitles | إذا سَدَّدَ الرجُل دينَهُ للمُجتمَع، إذا تاب فهو يستحِق الفُرصَة لحياةٍ عاديّة عِندما يخرُج من السِجن |
| Bu acımasızlıkların başlangıcı da bitişi de zamanla oldu görünürde sıradan durumlarmış gibi. | TED | وهكذا فقد أتت بداية وزوال هذه الفظائع بشكلٍ تدريجيّ، من ظروف بدت عاديّة. |
| sıradan bir salı gecesi yani? - Kamera yok herhalde? - Yok. | Open Subtitles | إذن , كانت ليلة ثلاثاء عاديّة ؟ ــ لا توجد كاميرات ؟ |
| Geçen hafta içi hastaneye, alışılmadık bulgularla gelmiş bir hasta olabilir. | Open Subtitles | أي مريض ظهر عليه في الأسبوع الماضي أعراض غير عاديّة |
| Her neyse, veterinerin dediğine göre, normal bir tavşan hayatı sürdürebilirmiş. Uzaktan gelen sesleri duyamayacakmış, o kadar. | Open Subtitles | بأيّ حال، قال البيطري إنه سيعيش حياة أرنب عاديّة لكنه لن يستطيع أن يسمع على مسافات بعيدة |
| Hani derler ya, normal, sıkıcı bir işim var. | Open Subtitles | حصلت على ما يسمّيه العالم وظيفة عاديّة مُملّة |
| Yani, içinde insanlar olan normal bir arabayi sürdügünde bile... biz ise içinde yüksek patlayicilar olan kamyon kullaniyorduk... eger en kötününde kötüsü olursa biliyorsunki hiç sansin yok. | Open Subtitles | لذلك عندما قدنا سيارة عاديّة مع ناس داخلها مهما كان نحن كان عندنا متفجرات قوية داخل الشاحنة |
| Bana sorarsan bir sürü akrabaları olan normal bir aileye benziyor. | Open Subtitles | حسب إعتقادي، هي تبدو عائلة أردنيّة عاديّة... لها أقارب كثيرون بالمدينة... |
| normal Ürdün Ailesi ama hepsi 18-35 yaşları arasında bekâr erkekler, doğru mu? | Open Subtitles | عائلة أردنيّة عاديّة. لكن جميعهم رجال عزّاب أعمارهم ما بين 18 و 35، صحيح؟ |
| Hileli süt güğümünü normal süt güğümü ile değiştirdik. | Open Subtitles | لقد أستبدلنا علبة الخدعة بعلبة حليب عاديّة |
| Olivia bir keresinde normal bir hayat yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak ettiğini söylemişti. | Open Subtitles | أخبرتني ذات مرّة، أنّها تفكّر أحياناً حول ما سيكون عليه الوضع أن تكون عاديّة |
| normal malzemelerle de güzel şeyler çıkartabilirsin. | Open Subtitles | إذا كنتَ موهوبًا فستتمكّن من عمل أشياء جيّدة باستخدام مكوّنات عاديّة |
| Vahşi, bilinmez bir güç namuslu, sıradan bir aileyi ortadan kaldırıyor. | Open Subtitles | قوّة غاشمة خفيّة تُدمّر عائلة عاديّة مُحتّرمة. |
| Anlıyor musun? sıradan biriyim. sıradan bir işim, sıradan bir odam var. | Open Subtitles | أنا رجلٌ عاديّ ، حصلت على وظيفة عاديّة وغرفة عادية |
| Yani sıradan bir soygun ve cinayet... | Open Subtitles | إذن، مُجرّد عمليّة سرقة عاديّة إنتهت بالقتل. |
| Daha üst biri farklı bir şey söyleyene kadar olaya sıradan bir cinayet dosyası gibi yaklaşın. | Open Subtitles | عملكِ. حتى يُخبرنا شخص ما شيئاً مُختلفاً، فعاملا هذه القضيّة كجريمة قتل عاديّة. |
| Kendisine almadı ve sıradan bir hediye için fazla pahalı bir şey. | Open Subtitles | لم تشتره لنفسها، وهو غال الثمن بالنسبة لهديّة عاديّة |
| İçeride alışılmadık ve oldukça iğrenç görünen bir kurtçuk çıktı. | Open Subtitles | ولقد وجدتُ دودة غير عاديّة تماماً ومُقرفة جداً. |
| alelade bir GOS ihraççısı bir anda piyasanın göz bebeği oluyor. | Open Subtitles | شركة شراكة محدودة عاديّة تصادف أنّ أسهمها هي الأعلى في السّوق هذه الأيّام. |
| Yabani Asya su bufalosu olağanüstü duyulara sahiptir. | Open Subtitles | جاموس الماء الآسيوي لديهم حواس غير عاديّة |