Geçen hafta posta arabası çalıştırmak istiyordun. Yoksa gümüş madeni miydi? | Open Subtitles | الأسبوع اعتزمنا تأسيس خط عربات أو كان ذلك منجماً للفضة ؟ |
Dondurma erimeden önce yemek yemek arabası gelmeden... hileyle bitirmeye çalışırdık. | Open Subtitles | يحاولون منع عربات التسوق بعد إنهاء جولاتهم قبل أن تذوب المثلجات. |
Biz atlı araba üretiyoruz ve ilk motorlu araba şehre girdi. | Open Subtitles | نحن نصنع عربات الأحصنة, وأول موديل من عربات فورد تي, موديلمشهورلفوردبدايةإنتاجه1908 |
Gecenin bir yarısı orda olmak ve o tüm polis arabaları falan. | Open Subtitles | في أن أكون هناك في منتصف الليل معا كل عربات الشرطة تلك |
Borunu öttür, Kardeş Ledeyard. arabalar batıya. | Open Subtitles | انفخي في بوقك يا اخت ليديارد عربات غربا .. |
Kıl tipler ve haber araçları gelmeden çevre uzunluğunu alayım ben. | Open Subtitles | سأذهب و أطوق المنطقة قبل أن يأتي المتطفلون و عربات الأخبار. |
Ama oraya giderken çöp taşan kamyonların arasından sıyrılmalı ve mahallede hareket için en hızlı araç olan 3 tekerlilerin arasından geçmelisiniz. | TED | ولكن لكي تصل هناك، عليك أن تراوغ شاحنات ممتلئة عن آخرها بالقمامة وبين عربات التكتك، وهي العربة الأسرع المستعملة للتحرك داخل الحي. |
Geldiğimde at arabası izleri gördüm. Dün gece hiç araba çıktı mı buradan? | Open Subtitles | رأيت بعض آثار عربات عند قدومي هل غادرت أي عربات مذ ليلة البارحة؟ |
Moskova'da hiç köpek, dilenci, bebek arabası ya da bisiklet görmedim. | Open Subtitles | في موسكو , لم أرى كلاباً و لا متسولين و عربات أطفال و لا دراجات |
Diyelim ki namuslu bir vatandaş 20 yıllık evli ve bütün gün bebek arabası satarak yorgun düşüyor. | Open Subtitles | دعنا نأخذ واحدآ,متزوج منذ 20 عامآ ويعمل طوال النهار فى بيع عربات الأطفال |
Daha verimli araçlar edinmek de olsa, ya da yeni tür araba ve yeni yakıtların kullanımını başlatmak da olsa, olmamız gereken yer burası. | TED | سواء بإيجاد عربات أكثر كفاءة وبناء أنواع من الأسواق لسيارات جديدية ووقود جديد في الطرق هذا حيث يجب أن نكون |
- Size arabaları yola koyun dedim. - araba falan sürmüyorum ben. | Open Subtitles | ـ قلتُ لك حرك تلك العربات ـ لن أحرك أية عربات |
Veya bu durumda, değersiz kağıtlarla dolu el arabaları ile kalakaldılar. | Open Subtitles | او في هذه الحالة تركو ومعهم عربات من اوراق عديمة الفائدة |
Ve erişilebilir emniyet arabaları yoktu, bu yüzden bizimle uğraşmak zorundalardı. | TED | ولم يكن هناك في الزحام عربات متحركة، لذلك كان عليهم التعامل معنا. |
Altın renkli savaş arabaları, dev bir Özgürlük Çanı ve oy hakkı tanıyan ülkelerin haritası yürüyüşte yerini almıştı. | TED | جاءت عربات اﻷحصنة على شكل مركبات ذهبية؛ جرس حرية هائج الحجم؛ وخريطة بلدان تسمح للنساء بالتصويت. |
Hatta bir yolda , arabalar, köylüler ve çiftler geçerken... | Open Subtitles | وحتى الطرقات وما فيها من عربات وزُرّاع وأزواج، |
Tohum, aletler, arabalar, katırlar, atlar, yem. | Open Subtitles | ، بذور ، أدوات ، عربات بغال ، أحصنة ، طعام |
Havaalanı araçları, bir ve ikinci konuma geçin. | Open Subtitles | عربات المطارِ، خذ الموقع واحد وإثنان. الأجهزة المدنية،الموقع الثلاث. |
İnsanları yatay biçimde taşıyabilen tek araç cenaze arabasıydı. | Open Subtitles | عربات الجنائز كانت الوسيلة الوحيدة لنقل المصابين. |
Ve kadın merdivenleri tırmanıyor... ..ve orada kumların üzerinde... ..yüzlerce dadı hepsi boş çoçuk arabalarını itip duruyolar! | Open Subtitles | و صعدت الدرجات و هناك على الرمل مئات من المربيات كلهم يدفعون عربات أطفال فارغة |
Tepeye çıkıp inen bütün o cipleri ve kamyonları gördün mü? | Open Subtitles | هل ترى عربات الجيب وسيارات النقل هناك تصعد وتنزل من التله |
Yeşilliklerin karşısında avlusu ve balkonu olan, bahçeli büyük ve gri, tahta bir ev vardı ve hemen yanında eski at arabalarının sıralandığı bir ahır vardı. | Open Subtitles | عبر الحقول الخضراء كان هناك منزل خشبى كبير ورمادى به رواق ونوافذ وشرفة بجانبه إسطبل مميز الشكل بداخلة عربات قديمة |
Cephane arabalarından birini suya mümkün olduğu kadar yaklaştırın böylece son çare olarak kullanabiliriz. | Open Subtitles | وأحضر إحدى عربات الذخيرة للمياه حتى نستطيع إستخدامها كدفاع أخير |
Hafta sonuna kadar oraya 3 kamyon dolusu silahlı ajan yollayabilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن ارسل 3 عربات مليئة بالعملاء المسلحين وتصل بنهاية الأسبوع |
Yoksa şu film yıldızlarının hep konuştuğu simit vagonu mu? | Open Subtitles | إنها احدى عربات الكعك التي يتحدث عنها نجوم السينيما دائماً. |
Nitekim, bazen kendimi New York'ta bebek arabalarına bakıp çocuğa üzülürken yakalıyorum, | TED | واقع الأمر ، في نيويورك ، وغالبا ما اتلبس بالنظر في عربات الأطفال واشعر بالأسف قليلا لتلك الفكرة، |
At arabalarında altın arayanlardı. | Open Subtitles | كانت حفله لبعض المستوطنين أيام عربات الكفرد واجون |
Buna bakıyorum ve şöyle diyorum, daha derine, daha ileriye ve daha uzağa gidebilecek araçlar var; denizaltılar, su altı robotları ve hatta dalış ekipmanları. | TED | وعندما أتأمل ذلك، وأذهب، حسنًا، هناك أدوات للذهاب بشكل أعمق، وأطول وأبعد: غواصات، عربات الغوص في البحار أو الغطس. |