Kral'ın ormanında izinsiz avlanmanın cezası ölümdür. | Open Subtitles | الصيد في غابة الملك هي إهانة عقابها الموت |
Çünkü onun cezası buradakilerin hepsinden farklıydı. | Open Subtitles | لأنّ عقابها هنا كان مختلفاً عن عقاب الآخرين. |
Kate'in cezası da şöyle olacak... Senin masum olduğunu bilecek ama bunun önüne geçemeyecek. | Open Subtitles | ربّما عقابها سيكون بتصديقها أنّك بريء، وعدم قدرتها على إيقاف ذلك، |
Ve bunun için cezalandırıldı. | Open Subtitles | ولأجل هذا كان عقابها , |
Sonra, Melanie çılgına döndü ve onun "Johnny Mathis'in En İyi Şarkıları" albümünü parçaladı ve cezalandırıldı. | Open Subtitles | لذا لقد غضبت وحطمت أفضل ألبوم لـ(جوني ماثيس) لديها... وقد تم عقابها, لذا الآن لا يمكنها... |
Bu çok ciddi bir suçlama kaptan. Hırsızlığın cezası ölümdür. | Open Subtitles | هذا إتهام خطير أيها القبطان السرقة عقابها الإعدام |
Veronica Franco cezası ölüm olan büyücülük suçuyla yargılanıyorsun. | Open Subtitles | فيرونيكا فرانكو... لقد تم اتهامك بتهمة الشعوذة... خطيئة مميتة عقابها الموت |
Senden daha iyi olması onun cezası oldu. | Open Subtitles | عقابها لكونها افضل مما قد تكون انت |
Evet. Büyücülük cezası ölümle sonuçlanan bir suçmuş. | Open Subtitles | أجل، لقد كان السحر جريمة عقابها الموت |
Carter diye çağırdığınız bayanın huzurumuza getirilmesini talep ediyorum, böylece cezası verilecek. | Open Subtitles | نحن نطلب منك تلك المرأة التى تدعى كارتر ... . أن تحضر هنا لكى نبدأ عقابها . |
Hükümet malının ticaretini yapmak, ulusal güvenliği tehlikeye atmak, hainlik bunların her biri ömür boyu hapis cezası demektir. | Open Subtitles | -الإتّجار بمُمتلكات حُكوميّة ، تهديد الأمن القومي والخيانة... كلّ واحدة منها عقابها السجن مدى الحياة. |
Böyle durumların cezası ölümdür. | Open Subtitles | في حالاتٍ كهذه عقابها الموت |