Ve en iyi haber ise cerrahların araştırma yapmamız gerektiğini bilmesidir. | TED | وأفضل الاخبار على الاطلاق أن الجراحين يعلمون اننا نحتاج لعمل البحوث. |
Bu park cezası olarak en çok kazandıran 250 yangın musluğu. | TED | هذه أعلى 250 حنفية على الاطلاق من حيث مخالفات مواقف السيارات. |
Bu bahar dansı insanoğlunun icat ettiği en saçmasapan eğlence şekli. | Open Subtitles | رقصة الموريس هي أكثر أنواع الترفيه بلاهةً اخترعها الانسان على الاطلاق. |
Beni affetmesi için bir sebep yok Hem de hiç yok | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجبرها ان تغفر لي. اي سبب على الاطلاق. |
Dünya yüzüne gelmiş geçmiş en acımasuz katildi. | Open Subtitles | كان القاتل الأشد عدوانية الذي جاب كوكب الأرض على الاطلاق |
- Affedersiniz, geciktim. - Hiç de değil. Bakalım neler getirdin. | Open Subtitles | .اسفه لقد تاخرت . على الاطلاق.دعينا نرى على ماذا حصلتى |
- Kesinlikle mümkün değil. | Open Subtitles | بالطبع هو عليه، على الاطلاق اللعين مستحيل |
Ama sizi suçlamıyorum. Benim gibi bir adamı bir masaya oturtun. Kağıtlar hiç Önemli değil. | Open Subtitles | لا ألومك على هذا ضع شخصا مثلي في لعبة كهذه ولا تهتم بالأوراق على الاطلاق |
Senden bulaştı sanıyordum ama seni görünce hiç de hasta olmadığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | لكن بالنظر اليك الان، يمكنني ان اقول، انك لستُ مريضاً على الاطلاق |
Ama birkaç ay sonra kader ona hediyelerin en güzelini verdi: | Open Subtitles | لكن بعد شهور قليلة أعطى لها القدر أعظم هدية على الاطلاق |
Harika biri. Kesinlikle şimdiye kadar çıktığım en iyi kız. | Open Subtitles | بلا شك هي أفضل فتاة أنا خرجت معها على الاطلاق |
Ve o, benim o güne kadar gördüğüm en yakışıklı erkekti. | Open Subtitles | هو كان الرجل الاكثر وسامة الذي لم ارى مثله على الاطلاق |
Bu şimdiye kadar Darnell'in saçında bulduğum en iyi şeydi. | Open Subtitles | كان ذلك أفضل شيئ وجدته في شعر دارنيل على الاطلاق |
Evet. Şimdiye kadarki en iyi mola odası seksimi yaptım. | Open Subtitles | لقد كان هذا افضل جنس في غرفة الطعام على الاطلاق |
-Sizi bu işe bulaştırdığım için üzgünüm. Gördüğüm en kötü üvey annesin. | Open Subtitles | انا اسفة جدا لتورطيكما في هذا الامر اسوا زوجة اب على الاطلاق |
Bu hiç mantıklı gelmiyor. Hem de hiç mantıklı gelmiyor. | Open Subtitles | هذا لا معنى له هذا لا معنى له على الاطلاق |
TED korosu için fena bir başlangıç değildi. Hem de hiç fena bir başlangıç değildi. | TED | لم يكن ذلك سيئا في أول ظهور لكم جوقة تيد ليست بداية سيئة على الاطلاق |
Ama burada gelmiş geçmiş en iyi çalışan kişiydi. | Open Subtitles | مع ذلك، خسرت أعظم موظف، عمل في متجر وجبات سريعة على الاطلاق. |
Bu sahalar Kral ve Ördek'in. Onlar gelmiş geçmiş en iyi oyuncular. | Open Subtitles | الملك و دوك يملكون هذا الملعب هم كانوا الافضل على الاطلاق |
Massachusetts'li bir kız olmak yanlış değil, Jenny. - Hiç değil. | Open Subtitles | جيني , لا يوجد مشكلة بك لا يوجد على الاطلاق |
- Kesinlikle problem olmaz. - Hayır, hayır, sorun değil. | Open Subtitles | ليست مشكلة على الاطلاق - لا , لا , لا بأس - |
Arkadaşlarım bu gece ahıra gidiyorlar, gidip gitmemek benim için Önemli değil, fakat bana ihtiyaçları var. | Open Subtitles | أصدقائى سيذهبوا الى الحظيرة الليلة و لم يكن هذا يهمنى على الاطلاق لكن بصراحة , انهم يحتاجوننى |
hiç de adil değil. Fakat sonra Rusça konuşan insanlar için bir tabela gördüm ve şu zamana kadarki en iyi hayır diyen tabelaydı. | TED | هذا ليس عدلا. لكني وجدت علامة للاشخاص الناطقين بالروسية، وكانت افضل علامة على الاطلاق لقول لا. |
doğaçlama çalıyor ve hiç bir zaman daha öncekinin tamamen aynısını çalmıyor. Ve bence, yoğun yaratıcılığa çok güzel bir örnek bu. | TED | ويعزف من بنات افكاره وحده ولا يكرر اي معزوفة على الاطلاق وهذا يعتبر نوع من الابداع اللحظي واعتقد ان هذا مثال رائع |