Hafta sonlarını sahilde geçiriyor ve neredeyse her akşam sinemaya gidiyorlardı. | Open Subtitles | قضوا العطلات الأسبوعية على الشاطيء وذهبوا إلى السينما تقريبًا كل ليلة. |
Hayır, ama eğer bir kedi olsaydım muhtemelen sahilde olurdum. | Open Subtitles | لا.لكن ان كنت قطة من الممكن ان اكون على الشاطيء |
-İyi de bu benim hatam değil. kumsalda bana bağırma! | Open Subtitles | ان هذا ليس خطأي لا تصرخ فى وجهى على الشاطيء |
Temiz deniz havası kumsalda sabah koşuları yerel imkânlarımızdan bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | هواء بحر نقي، والركض على الشاطيء نهارا، بجانب الموارد الطبيعية الأخرى. |
Direkt radyo bağlantısı yok ama destroyerler birinci ve ikinci dalgalar plajda sıkışmış gibi. | Open Subtitles | ليس هناك إتصال مباشر باللاسلكي لكن ضباط البحرية على المدمرات يؤكدون ان الموجتين الأولى و الثانية في مأزق على الشاطيء |
Anladığım kadarıyla burası yanlış plaj. | Open Subtitles | على قدر معرفتي لقد هبطنا على الشاطيء الخطأ |
Her neyse, yarın, iyice uyursun, sahilde uzun, güzel bir yürüyüş yaparsın... | Open Subtitles | على كل حال.غداً.تستطيعي ان تنامي في الداخل.تأخذين تمشاية طويلة ولطيفة على الشاطيء |
Bence hepimiz biliyoruz ki; mutlu olduğumuz yer; doğal, dışarıda bir yerlerde-- ateş başında, bir sahilde. | TED | أظن أننا جميعا نعلم أن مكاننا السعيد هو مكان يقصد به أن يكون طبيعيا، وفي الخارج .. على الشاطيء ، أو قرب المدفأة. |
sahilde bir kulübe ve telefon var. Kolay bulunamayacak, ücra bir yerde. | Open Subtitles | هناك كابينة صغيرة على الشاطيء وهاتف إنها معزولة ويصعب العثور عليها |
Kaliforniya yolda mı? Kaliforniya sahilde. | Open Subtitles | كاليفورنيا ليست على الشاطيء لقد ظننتها ساحلية؟ |
Ve bebeğimi hastaneden sahilde bir daireye getirmek istemiyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أريد أجلب طفلي من المستشفى الى شقَة خاصة على الشاطيء |
- Ölmem için beni orada, o kumsalda bırakmalıydın. | Open Subtitles | كان يجب أن تتركيني أموت هناك على الشاطيء |
Tıpkı kumsalda cankurtaranın popomu çimdiklediği zaman gibi. | Open Subtitles | إنه كتلك المرة على الشاطيء عندما تغزل بي الحارس |
- kumsalda sex yapabiliriz. | Open Subtitles | ـ يمكننا أن نتطارح الغرام على الشاطيء ـ توماس |
kumsalda kızlara laf atmayı tercih ederdim. | Open Subtitles | صدقني, أفضل ان أكون على الشاطيء و أخذ المشروبات و أعوي على الفتيات |
kumsalda uzanıp, sosisli yemek istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أريد التمدد على الشاطيء وأكل النقانق |
Bu plajda sadece iki tip insan kalacak: | Open Subtitles | نوعان من الناس فقط سوف يمكنهم البقاء على الشاطيء |
Hemen dün gece San Francisco'nun küçük prensesi plajda bir partideydi. | Open Subtitles | حدث هذا ليلة أمس عندما كانت أميرة سان فرانسيسكو تحتفل على الشاطيء |
Bana plaj partisine onunla gelip gelmeyeceğimi sordu. | Open Subtitles | لقد طلب مني الذهاب معه إلى حفلة بيكر على الشاطيء |
Seni burada öldürüp, cesedini sahile bırakabiliriz ve kimsenin de umurunda olmaz. | Open Subtitles | نستطيع قتلكَ هنا وإلقاءك على الشاطيء ولا أحد سيهتم ولا أحد سيلاحظ |
Önce, sörf yapmayı öğreniriz ve kaslı vücutlarımızı Sahildeki çıtırlara gösteririz diye düşündüm. | Open Subtitles | اولا، فكرت بأننا نستطيع تعلم ركوب الأمواج و نستعرض قوتنا للفتيات على الشاطيء. |
Sana bir sahil evi satın aldım. Tapusu bu zarfın içinde. | Open Subtitles | إشتريت لكِ بيتاً على الشاطيء أوراق الملكية موجودة بداخل ذلك المظروف |
Malibu'da yazlık bir evde kalıyorsun. | Open Subtitles | أنت تعيش بمنزل على الشاطيء في ماليبو |