Sokka, bana bir şeyler kanıtlamak zorunda değilsin. Seninle zaten gurur duyuyorum. | Open Subtitles | سوكا لا يجب عليك أن تثبت لي ذلك فأنا فعلا فخور بك |
Biliyor musun, Rich bir şey kanıtlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أتعرف يا "ريتش"؟ ليس عليك أن تثبت أى شىء |
Bana hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsin. Bu, kapı altından bırakılan bir not değildi. | Open Subtitles | دينس) ليس عليك أن تثبت أي شيء لى) . ذلك ليس مجرد تهديد طفيف |
Ve kulübe kabul edilmek için yakın zamanlı başarılı bir baltalamayla katılımcıları çıldırttığını ispat etmelisin. | Open Subtitles | عليك أن تثبت لهم عملية تصيّد ناجحة قمت بها عملية حديثة، جعلت فيها عدد كبير من أعضاء المُحادثة يفقدون أعصابهم |
Umarım pahalı bir şeydir. Şerefe. Emily'nin hâlâ hayatta olduğunu ispat etmelisin. | Open Subtitles | أتمنى ان يكون هذا غالبا يجب عليك أن تثبت لى أن "إميلى" مازالت حية هى ليست قطعة لحمة يا رجل |
Ona olan sevgini kanıtlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تثبت أنك أحببته |
bunu kanıtla. - Hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilim. | Open Subtitles | -يجب عليك أن تثبت ذلك |
Ash hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsin. Bu... | Open Subtitles | -آش) ليس عليك أن تثبت لنا أي شـيء) |