Eğer ki bir daha gelip ona bağıracak olursanız onunla uğraşmak zorunda değil; | Open Subtitles | لذا إذا أتيت إلى هنا ،تصرخ عليها مرة أخرى لن يكون عليك التعامل معها |
Onun burada olmamasına rağmen Michael'ın işleriyle uğraşmak zorunda kalmanı anlamıyorum sadece. | Open Subtitles | أنا فقط ثمل لأنه مازال عليك التعامل مع أدوات مايكل حتى عندما لا يكون بالأرجاء |
Bu sefer insan gibi davranmayacaksan benimle uğraşmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | و ان لم تتصرف و كأنك آدمي هذه المرة سيتحتم عليك التعامل معي |
Sonrasında bir sürü duygusal saçmalıkla uğraşmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | وثم سيتوجب عليك التعامل مع تلك المشاعر الفوضويه الصغيره |
Yani ters giden bir şey olduğunda kanama ya da pıhtı gibi, halletmen gerekir. | Open Subtitles | وعندما يقع خطأ ما إما نزيف أو تجلط بالدم عليك التعامل معه ولا تتخلين عنه |
Ben onunla anlaşırım. Senin de bunu halletmen gerekir. | Open Subtitles | يجب عليك التعامل مع هذا. |
Bu saçmalıkla uğraşmak zorunda değildim. | Open Subtitles | لم يكن عليك التعامل مع هذا الهُراء. |
Peki o zaman bunların hepsiyle sen uğraşmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | حسنا , عليك التعامل مع هذا بمفردك |
Bak, bu aptal haberle uğraşmak zorunda kaldığım için üzgünüm, tamam mı? | Open Subtitles | أنا آسف أن عليك التعامل مع القصة الغبية |
- Pembe alarm, evet. Bununla uğraşmak zorunda kaldığın için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسفه أنه توجب عليك التعامل مع ذلك |
Onun hatalarının sonuçlarıyla sen de uğraşmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سيكون عليك التعامل مع عواقب فشله |
- Güven bana, artık benimle uğraşmak zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | ثق بي, ليس عليك التعامل معي بعد الآن |
Bununla uğraşmak zorunda kaldığın için üzgünüm. | Open Subtitles | آسفة لأن عليك التعامل مع هذا... |