| Sıçrıyor ve sen faul atışını yapamıyorsun. ve oyunu onlar kazanıyor. | Open Subtitles | هو يلقي بها و أنتي لا تحصلين عليها و يفوزون هم |
| Elimi üzerine doğru koydum, kan yoktu ve ağrı biraz hafiflemişti. | Open Subtitles | وضعت يدي لأسفل لا يوجد دماء عليها و قل الألم قليلا |
| Görüşünüz açık değil ve tüfekle yapılacak atış onu geçip başkasına isabet edebilir. | Open Subtitles | ليس لديك رؤية عليها و طلقة قناص قد تخطئها و تصيب شخص اخر |
| onu meşhur bir yıldız yapmak için binlerce dolar harcadım. | Open Subtitles | أنفقت مئات الالوف عليها و كنت سأصنع منها نجمة كبيرة |
| onu meşhur bir yıldız yapmak için binlerce dolar harcadım. | Open Subtitles | أنفقت مئات الآلاف عليها و كنت سأصنع منها نجمة كبيرة |
| Babası bir süredir yoktu, ve bu durum onun için zor oldu. | Open Subtitles | والدها غادر منذ مدة و لقد كان الأمر صعبا عليها و اعتقد |
| Elçiliğimiz ele geçirilmiş durumda ve 60'dan fazla Amerikan vatandaşı.. | Open Subtitles | سفارتنا تم الاستيلاء عليها, و اكثر من ستين مواطناً امريكياً |
| Bunlar birlikte büyüdüğüm prensiplerim , ve bana çok yararı dokundu. | Open Subtitles | هؤلاء هم العقائد التي تربيت عليها و قد خدموني بشكل جيد |
| - Tek bildiğim nereden aldığım ve ne kadar ödediğim. | Open Subtitles | انا اعرف فقط من اين احصل عليها و اين ادفع |
| Bir merdiven bul, adamı aşağı at ve sorgu yargıcını çağır. | Open Subtitles | جِد بعض السلالم و أسقطه من عليها و اتصل بمحقق الوفيات |
| ve onu ben bulacağım. Görünüşe göre bunu kendim yapmalıyım. | Open Subtitles | و الآن سأعثر عليها و يبدو أنّ عليّ فعلها بنفسي |
| Canaletto'yu çok severim. Çünkü bu mükemmel detaya sahip ve şöyle bir kalkıp resimdeki tüm detayları görebilirsiniz. | TED | و أنا أحب الكاناليتو لأن كاناليتو لديه هذا التفصيل الرائع و يمكنك الحصول عليها و ترى كل التفاصيل في اللوحة |
| ve sonunda dünyanın her yerinde büyük sunucuları kontrol etmeye başladı, burada kırdığı ve çaldığı oyunları saklıyordu. | TED | و سريعا أصبح متحكما في أكثر من خادم ضخم حول العالم حيث كان يحفظ ألعابه و التي قام بالقرصنة عليها و فك شفرتها. |
| ve onlar dokunsal bir ayrımla bulabilirler basıp seçebilirler. | TED | و رغم ذلك، فهي قادرة على تمييزها من خلال ملمسها، و تستطبع أن تضغط عليها و تحدّدها. |
| Bir kaç yıl önce, benzer bir göl, barajında gedik açtı ve alt tarafındaki vadinin zarara uğramasına sebep oldu. | TED | و قبل بضع سنوات قامت بحيرة مثلها بتحطيم السد المقام عليها و حطمت كل شيء في الوديان بعدها. |
| Eğer bu yerlerin görkemini deneyimleyebilirseniz, belki onları korumak ve muhafaza etmek için ilham bulabilirsiniz. | TED | إذا استطعتم تجربة جَلاَل هذه المناظر الطبيعية لربما ستقتنعون بالمحافظة عليها و حمايتها. |
| O konuştuğun kız kim? onu bulup, ayıyı ona geri vereceğim. | Open Subtitles | من هذه الفتاه التى تتحدثين معها؟ سأعثر عليها و اعيده اليها |
| Ki onun da tek yaptığı 500 mil öteden bağırmak. | Open Subtitles | الذي هو حانق عليها و بعده عنها مسافة بعيدة جداً. |
| Kırık bacaklarla bulunduğunda, onun pişmanlıktan kafayı yiyeceğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | عندما عثر عليها و ساقاها مكسورتان أعتقدت أن الندم سيفقده صوابه |