Ama çiçekler, sen tabutta yatarken onun üzerinde harika görünür. | Open Subtitles | لكن النوم ستحصل عليه في تابوتك والازهار تبدوا فوقه رائعة |
İlk soru 1926'da yanıtlandı, Oskar Klein adlı bir arkadaş tarafından. | TED | السؤال الأول تمت الإجابة عليه في عام 1926 من قبل زميل يدعى أوسكار كلاين. |
Sonra Caltech'ten mezun oldum, IBM ortaya çıktı, ve 1981'de IBM'e bağımlı oldum. | TED | ثم، بعد تخرجي من كالتك، ظهر الحاسب الشخصي والذي أدمنت عليه في 1981 |
Bu Norveç'te çok büyük derinlik üstünde çok kirişli bir asma köprü ve şu anda bunun üzerinde çalışıyoruz. | TED | هذا هو جسر معلق متعدد البحور عبر المياه العميقة جداً في النرويج، ونحن نعمل عليه في الوقت الحالي. |
Kendi adamı onu arkadan vurdu ve ölmesi için benim kapıma bıraktı. | Open Subtitles | أحد رجاله أطلق النار عليه في الظهر وتركه يموت على عتبة بابي. |
"Eğer internet bizim sınırlarımız içinde olacaksa onu biz kontrol ederiz, | TED | يوجد بعض البلدان التي تقول لا، لو كان الانترنت ملرتبط بحدودنا الوطنية فنحن نسيطر عليه في إطار حدودنا. |
Köşeye sıkıştır, evet, işte böyle. | Open Subtitles | إقض عليه في الزاوية , هيا , هذا هو |
Odanda bulduğumuz silah seninle iki cinayet arasında bağ teşkil ediyor. | Open Subtitles | السلاح الذي عثرنا عليه في غرفتك مرتبط بجريمتاين |
Şimdi beyniniz, Ay'ın gerçekte olduğundan daha yakında olduğunu düşünür, siz de doğal olarak, Ay'ın düşündüğünüz kadar büyük olmadığı sonucuna varırsınız. | TED | دماغك يعتقد أن القمر أقرب مما هو عليه في الحقيقة، لذلك تستنتج بشكل طبيعي أن القمر ليس بالكبر الذي كنت تعتقده . |
Bu yaklaşık bir buçuk yıldır üzerinde çok da ses çıkarmadan çalıştığımız bir proje. Site henüz açılmadı. | TED | هذا الشيء الذي نعمل عليه في صمت طوال العام والنصف الماضيين لم يتم اطلاقه حتى الاَن. |
üzerinde çalıştığımız bu proje, inanamayacağınız kadar zor. | TED | وهذا مشروع حقيقي نعمل عليه في الحقيقة, لا يمكنكم تصور صعوبة الأمر |
Zavallı hergele nakit verip almıştı, ama daha ilk işinde enselendi. | Open Subtitles | . الوغد المسكين ، دفع ثمنها نقداً قـُبض عليه في أول طلعه بها |
Kimse sabah sabah ilk vurulan olmayı istemez, değil mi? | Open Subtitles | فلا أحد يريد أن يُطلق عليه في الصباح الباكر, أليس كذلك؟ |
Günümüzde, hiç olmadığı kadar belki de, iyi bir yaşam sürmek mümkün. | TED | قد يكون تحقيق معيشة جيدة الان اسهل مما كان عليه في السابق |
13 yıl oldu, Hong Kong'un politik ve hukuk sistemi hala 1997'de olduğu kadar farklı. | TED | بعد 13 عاماً النظام السياسي والعدلي في هونغ كونغ مختلف كثيراً عما كان عليه في عام 1997 |
Başlangıçta, memleketimde sadece bir duvar arıyordum ve minare ise 94'te yapılmıştı. | TED | في البداية ،كنت أبحث فقط عن حائط للرسم عليه في بلدتي ، وما حدث أن المئذنة بنيت في عام 94. |
Bugün Amerika 1970'te olduğu kadar yerleşim yeri ve eğitim açısından ayrılmış durumda. | TED | بقيت أمريكا على حالها إلى الآن دولة سكنية ومعزولة تربويا كما كانت عليه في عام 1970. |
Bir rönesans adamı gibi oldu ve filmde şöyle görünüyor. | TED | حتى أنه أصبح مثل رجل عصر النهضة، وهنا ما يبدو عليه في الفيلم. |
"Kutsal evlilik müessesesini Tanrı'nın buyruklarına uygun şekilde sürdürmeyi "bu adamı sevmeyi, rahat ettirmeyi, ona saygı duymayı "hastalıkta ve sağlıkta yanında olmayı ve yaşadığınız süre boyunca "başka herkesi unutup yalnızca ona bağlı kalmayı kabul ediyor musun?" | Open Subtitles | وأن تحبّيـه، وتعينيـه، وتحترميه وتحافظي عليه في المرض والصحة، وأن تتجنبي الآخرين وتحافظي عليه فقط طوال حياتكمـا؟ |
Üç dakika içinde almazsam Frazier'i yerden kazırsınız. | Open Subtitles | إذا لم أحصل عليه في ثلاث دقائقِ، فرايزر سيتناثر في جميع أنحاء مخبأَي |
Bunun kim olacağı önümüzdeki 4 gün içinde birazdan diyeceklerime ne kadar dikkat edeceğinize bağIıdır. | Open Subtitles | من يكون ؟ هذا يعتمد على الإنتباه الذي ستحاولون الحصول عليه في الأيام الأربعة القادمة |
Köşeye sıkıştır, indir yere. | Open Subtitles | أجهز عليه في الزاوية ، أسقطه |
İyici sıkıştır. | Open Subtitles | يشق عليه في هناك. |
MCU-FBI operasyonunda tutuklanmış eyaletler arasında çalıntı mal taşıyormuş. | Open Subtitles | تم القبض عليه في عملية قامت بها إف بي آي |
Onu ağaçların arasında bulmuşlar. | Open Subtitles | هل سلّم نفسه؟ لقد عثروا عليه في الغابة فحسب. |
Hasta iyiye gidiyor, Saat 6.30'da olduğundan daha iyi bir cerrah olduğuna şüphe yok. | TED | المريض سيكون على ما يرام، وبلا أدنى شك هي جراحة أفضل مما كانت عليه في الساعة 6:30. |
Bence tabloyu olduğundan daha karamsar bir şekilde çiziyorsun. | Open Subtitles | حسنا ، أعتقد أنك ترسمين لوحة قليلة السواد مما هي عليه في الحقيقة. |