Merak etme, tehlikede değiller, bilâkis.. | Open Subtitles | إطمئني وإرتاحي فهم بعيدون عن الخطر تماماً، بل على العكس |
Muhtemelen tehlikede olduğundan haberi yoktu. | Open Subtitles | ربما لم تكن لديها ادنى فكرة عن الخطر الذي كانت به |
Buradayız, çünkü babası onu Savaş Dairesi'nin bulabileceği tehlikeden en uzak yere gönderdi. | Open Subtitles | نحن هنا لان والده ابعده عن الخطر حتى يستطيع مكتب الحرب ان يجده |
Bunu sadece, eğer benim oğlum ve senin oğlun tehlikeden uzaksa yapabilirim. | Open Subtitles | والطريقة الوحيدة لفعل ذلك هي معرفة إن إبني إبنك بعيد عن الخطر |
Bir kez göz atması yaklaşan tehlikeyi anlamasına yetmişti. | Open Subtitles | إطِّلاعة سريعة أخبرتها عن الخطر المقترب من الأفق |
Kendini nasıl bir tehlikeye soktuğunun - farkında mısın? | Open Subtitles | هل لديك أي فكرة عن الخطر الذي وضعتي نفسك فيه؟ |
#Ruhunu neşelendirmek ve tehlikelerden korunman # | Open Subtitles | لتلملم روحك وتبتعد عن الخطر |
Ne kadar tehlikede olduğunun farkında mısın sen? | Open Subtitles | ألديك أية فكرة عن الخطر الذي تتعرض إليه؟ |
Ona tehlikede olmadığımı ve geri dönmesini söyle. | Open Subtitles | "أخبرْهم أنني بعيد عن الخطر وأنني عائد". |
tehlikede olduğunu hissedebileceği bir yere. Bu yüzden Peru. | Open Subtitles | ملجأ لتشعر أنها بعيدة عن الخطر |
Çinli büyükelçiyle görüşüp bu akının duracağını, Ma'an'daki vatandaşlarının tehlikede olmadığını söyleyeceğim. | Open Subtitles | سأذهب لأجتمع بالسفير الصيني لأخبره أن هذه الغارة سوف توقف وأن مواطنيه في (معان) بعيدون عن الخطر سوف يصدّق هذا لأنّي سأعطيه وعدي بذلك |
Şunu söyleyebilirim ki, Holmes'ün bakışlarını incelediğimde biz nereye gidersek gidelim o inatla bizim adımlarımızı takip eden tehlikeden uzaklaşamayacağımız endişesi anlaşılyordu. | Open Subtitles | استطيع القول بانه بفحصه الدقيق لكل وجه بانه كان مقتنعا,بانه اينما ذهبنا لن نبتعد عن الخطر |
Buradan çıkıp tehlikeden kurtulana dek maskeyi çıkarmayın. | Open Subtitles | فاليحافظ الجميع على أقنعتهم إلى حين الإبتعاد عن الخطر |
Ağaçların üstüne çıkartırsın ve araştırmacıları tehlikeden uzak tutarsın. | Open Subtitles | يصل إلى الأعلى حيث توجد الأشجار و يبقى الباحثين بعيدا عن الخطر |
Güzel, fakat kabarcıklar kaybolana kadar tehlikeyi atlatmış sayılmayız. | Open Subtitles | هذا جيّد، لكنّنا لن نتأكّد من ابتعادنا عن الخطر حتّى تبدأ البثرات في الانحسار |
Öyle bile olsa Lord'um, bizim kayıplarımız çok daha acı verici çünkü sizin, tehlikeyi göz ardı ederek ön saflara gönderdiğiniz bütün komutanlarımızı kaybettik. | Open Subtitles | رغم ذلك, أيها اللورد فإن خسارتنا هي الأكثر ألما حيث فقدنا كل قاداتنا, الذين قمت بغض النظر عن الخطر, بإرسالهم |
Ben onun kendini tehlikeye atmayacağına güveniyorum o da benim karışmayacağıma güveniyor. | Open Subtitles | انا اثق بأن تقى بعيدة عن الخطر وهي تثق بألا اتدخل |
Bazen tehlikeye davetiye çıkarmamak en iyisidir. | Open Subtitles | أحيانا يكون من الأفضل ألا تبحث عن الخطر |
Korkarım Lisa babasını tehlikelerden koruyabilme konusunda tedirgin. | Open Subtitles | أخشى أنّ (ليزا) أصبحت مهووسة في إبقاء والدها بعيدا عن الخطر |