Mesela nasıl olduğumu sorduğunda, nasıl olduğumu anlatmam gerekmiyordu. | Open Subtitles | فأنت تسألني عن حالي ولا يفترض بي أن أشرح لك حالي. |
Sanki bir şey olmamış gibi buraya gelip nasıl olduğumu sorduğun için seni asla affetmeyeceğim. | Open Subtitles | مثلما لن أسامحك فقط لأنكِ أتيتِ هنا لتسألي عن حالي |
nasıl olduğumu sordu. Taziyelerini sunma palavralarını sıktı. | Open Subtitles | سأل عن حالي وقدم التعازي وكل تلك التفاهات |
Fikrimi, nasıl olduğumu ya da herhangi bir şeyi. | Open Subtitles | يأخذ رأي او يسأل عن حالي أو أي شيء حقاً |
Kimse nasıl olduğumu sormazsa gayet iyi olacağım. | Open Subtitles | سأكون بخير ما دام لا يسألني أحد عن حالي |
nasıl olduğumu sordun ya, Abe aslında zar zor dayanıyorum. | Open Subtitles | سألتني عن حالي والحقيقة يا (آيب) هي أنني بالكاد أتماسك |
Buraya nasıl geçindiğimizi görmeye gelmediğine bahse girerim. | Open Subtitles | وأراهن أنّكِ لمْ تأتي للاطمئنان عن حالي |
Bana nasıl olduğumu sormadı. | Open Subtitles | والى الان ما سئل عن حالي |
nasıl olduğumu sormanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تسأل عن حالي هنا |
- nasıl olduğumu hiç bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أملك أدنى فكرة عن حالي |
Kate arabayı durdurdu ve nasıl olduğumu sordu. | Open Subtitles | أوقفت (كيت) السيارة فقط لتسأل عن حالي |
Çalışmak için buraya geldim çünkü herkes ofisime uğrayıp nasıl olduğumu soruyordu ve benim de ilgiye ihtiyacım yok ayrıca daha yeni Oliver'la görüştüm telefonda ve dediğine göre Rusya'ya gidiyormuş, o yüzden senin burada ne işin var? | Open Subtitles | جئت هنا للعمل، لأن الجميع يزورون مكتبي ويسألونني عن حالي ولستُ أحتاج لاهتمامهم، بالمناسبة، أنهيت مكالمة توًا مع (أوليفر) يقول إنه مسافرًا لـ (روسيا)، فماذا تفعل هنا؟ |
nasıl olduğumu sordu. | Open Subtitles | وسأل عن حالي. |
- Bana nasıl olduğumu sorma. | Open Subtitles | -ألا تسأليني عن حالي . |