Polislerin duygularını göstermemeleri gerektiğini biliyorum, ama kahretsin, bu kasaba... | Open Subtitles | أعلم أنّه يفترض على الشرطي ألا يظهر عواطفه لكنتباً، في هذه البلدة |
Benimle zaman geçirmek, duygularını belli etmek veya bana şefkat göstermek ona göre değil. | Open Subtitles | لكنّه لا يقضي وقتاً معي أو يظهر عواطفه أو تأثّره بي كما أريد |
İlginç olan şu ki; ilkel benliği hala duygularını yüz kaslarına iletiyor. | Open Subtitles | ما الاهم هو ان دماغه لا زال بدائي ما زال يبين لنا عواطفه من خلال وجهه |
Rutin şeyleri,mesela yemek,su,araç kullanmak ve duyguları... Tüm bunlar iç benliğinde duruyor | Open Subtitles | الأمور الروتينية مثل أكل الطعام قيادة السيارة أو شرب الماء أو عواطفه الشخصية |
duyguları onu daha iyi biri yapıyor. Böyle şeyler olabileceğini hepimiz biliyoruz. | Open Subtitles | كانت مجرد حادثة ، إن عواطفه لا تظهر ما هو جيد به كلنا نعلم أن هذا يمكن ان يحدث |
Er ya da geç, adam gangster duygularının objesini siktiğimi anlayacak ya da öğrenecektir. | Open Subtitles | اسمع, عاجلاً او آجلاً سيتكتشف هذا الغلام او سيستنتج انني اضاجع محور عواطفه الإجرامية |
Eh, aptal değil, ve hakkında söylenecek iyi çok şey var, ama yine de kendi duygularından bile emin olamayan duygusal hayallare kapılmış birini hor görmekten kendimi alamıyorum. | Open Subtitles | إنه ليس غبياً، ويمكنه قول أشياء كثيرة لكنني لا أقدر إلا النظر إليه باحتقار بعض الشيء إلى قلب يشكك في أسباب عواطفه |
Ama babam gibi duygularını gösteremeyen bir adam için bunun kolay bir iş olmadığını biliyordum. | Open Subtitles | ولكن .. من شخص مثل أبي كشخص لديه مشاكل في إظهار عواطفه |
Bütün duygularını içine gömüyor. | Open Subtitles | يبقي كل مشاعره و عواطفه محبوسّة بداخله |
Bir beyazışıklı duygularını kontrol edemez ise zayıf kalır. | Open Subtitles | وحده "المُضيء" الذي تسيطر عليه عواطفه يكون عديم الفائدة |
Bir gerçek alırAdam duygularını göstermek için. | Open Subtitles | الأمر يتطلب رجل حقيقي لإظهار عواطفه |
Nadiren duygularını açığa verirdi. | Open Subtitles | نادراً ما يعرض عواطفه |
- duygularını kontrol altında tutabilirse Bilgisayar iş görür. | Open Subtitles | إنه حول إبقاء عواطفه بعيدا كي يستطيع التداخل من العمل أومض! . |
Ama duygularını rahat bir şekilde dile getirebiliyordu. | Open Subtitles | لكن عواطفه كانت واضحة جدا |
duyguları patlama yaptı. Değerler belirsiz. | Open Subtitles | عواطفه تبلغ ذروتها، القراءات أصبحت ملطخة |
Ya da bu adamın kararlarına duyguları yön veriyordur. | Open Subtitles | أو ربما يترك عواطفه تقود قراراته |
Gücü sadece duyguları harekete geçtiğinde ve derisi kesildiğinde uyanıyor. | Open Subtitles | وتصحو فقط عندما تثار عواطفه بجرح جلده |
Şu an sinirli olabilirdim ama bana söylendiği gibi iyi bir lider duygularının hareketlerini etkilemesine izin vermez. | Open Subtitles | والآن، قد أكون غاضباً ولكن القائد الجيد كما قيل لي لا يدع عواطفه تؤثر على أفعاله |
Ama duygularının en iyi yönlerini kontrol etmesine izin veriyordu. | Open Subtitles | لكن أيضاً لديه ميول لجعل عواطفه تتغلب عليه |
duygularının kontrolünü kaybetmekten hoşlanmayan biri. | Open Subtitles | شخص لا يحبّذ فقدان السيطرة على عواطفه. |
O duygusal bir adam. Bırak öyle kalsın. | Open Subtitles | هو رجل عاطفى فلنستثير عواطفه |
Baba, duygusal tarafına oynama şunun. | Open Subtitles | أبي، لا تنادي عواطفه |