Yani, bu çok küçük bir örnek; bundan genellemeye gidilmemeli. | TED | أعني، هذه عينة صغيرة للغاية. لا ينبغي عليكم التعميم منها. |
İşte bu gizemli dünyanın nasıl göründüğüne dair küçük bir örnek. | TED | وهذه فقط عينة صغيرة مما يبدو عليه هذا العالم السري. |
Nokia için topladığım benzer veri çok küçük bir örnek boyutu formundaydı ancak inanılmaz derin mana katmaktaydı. | TED | هذه هي فئة البيانات التي جمعتها لنوكيا التي تكون في حجم عينة صغيرة للغاية، ولكن توصل عمقًا هائلًا من المعنى. |
Şuradaki kas dokundan küçük bir örnek alacağım. | Open Subtitles | سأقوم بأخذ عينة صغيرة من نسيجكَ العضليّ هنا |
Bu sadece küçük bir örnek ama FBI'daki iş arkadaşlarımız bakmaya istekli olacaktır. | Open Subtitles | إنها عينة صغيرة ولكن لدينا زملاء من المباحث الفدرالية والذين سيسعدون بالنظر بتعمق في ذلك |
Bu arada bu 25 öğrencilik küçük bir örnek, hepsi onların sadece bu tür konularda konuşmak için yeterlikte olduğunu değil aynı zamanda bir ayrıcalık olarak değil bir hak olarak öğrenmeye hakları olduklarını konusunda hemfikir oldular. | TED | هذه عينة صغيرة من 25 طالبًا، أكد جميعهم بأنهم ليسوا قادرين فقط على إجراء هذه الحوارات، لكنهم يرون تعلمها، كحق وليس كهبة. |
Sanırım, küçük bir örnek alacağım. | Open Subtitles | كلاّ، أعتقد أنّ عينة صغيرة ستفي بالغرض |
küçük bir örnek. | Open Subtitles | انها عينة صغيرة. |