Çıkmayacağım. yiyecek var, burada kalabilirim. | Open Subtitles | لَنْ أَتْركَها لقد أحضرت غذاءُ تَرى يُمْكِنُ أَنْ أبقى هنا |
Bu kar, buradaki birçok hayvan için yiyecek demek. | Open Subtitles | إنّ الثلجَ غذاءُ للعديد مِنْ الحيواناتِ هنا، مثل عنكبوتِ البحرَ |
yiyecek bir şey var mı? | Open Subtitles | - هَلْ أنت لَكَ غذاءُ لي؟ - أكثر؟ |
yiyecek ve içeceğimiz var. | Open Subtitles | حَسَناً، عِنْدَنا غذاءُ وماءُ |
Fakat bu yiyecek değil ki? | Open Subtitles | لكن ذلك نموذجياً غذاءُ. |
O bir yiyecek. | Open Subtitles | هو غذاءُ. |
Çok faydalı yiyecek. | Open Subtitles | غذاءُ مرفقِ |