Ki bu çok garip bir şey çünkü kullanabileceğin tek silah tabanca. | Open Subtitles | و هذا شىء غريبٌ جداً, لأن الأسلحة المتاحة فقط هى الأسلحة النارية. |
Bir erkeğin, bir kadına sevgisini göstermek için güzel çiçeklerin koparılmasının ve yavaşça ölmelerinin izlemesinin garip olduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | قلت بأنه غريبٌ بأن الرجال يظهرون العاطفة عن طريق إقتلاع شيء جميل من الأرضِ و يرونها تموت موتاً بطيئاً |
Onu eski ofisimde görmek çok garip geliyor, anlıyor musun? | Open Subtitles | إنّ الأمر غريبٌ جداً بأن أراه بمكتبي القديم كما تعلمي؟ |
Bunun sizin için de, benim için olduğu kadar tuhaf olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلمُ أنّ هذا غريبٌ عليك كما هو غريبٌ بالنسبة لي |
Fakat burada suyla alakalı oldukça tuhaf bir şey var, ve bizim gözümüzden saklanıyor | Open Subtitles | لكن هناك شيءٌ ما غريبٌ حقاً حيال الماء، وهو يتوارى عن مدى أبصارنا. |
Hetero bir erkeğin bunu sana anlatmış olması biraz garip bence. | Open Subtitles | أعتقد أنه غريبٌ قليلًا أن رجلاً صريح أضطر ليخبرك بكل ذلك. |
Ama insan olduğumdan beri garip bir hal almaya başladı. | Open Subtitles | لكن منذ أن أصبحت بشريًا إن الأمر .. غريبٌ جدًا |
Bütün bu kargaşaya sebep olduğunu düşünmek ne garip, değil mi? | Open Subtitles | إنه غريبٌ حقاً, أليس كذلك؟ أن تظني أن كل تلك الجلبة بسببكِ |
garip olan bir şeyi yok, herhangi bir yer gibi. | Open Subtitles | لا شيء غريبٌ فيهـا، إنهـا مثل كل الأماكن. |
- Anladım, bu kısmı oldukça garip ama. Ana sayfasında kişisel hiçbir şey yok, değil mi? | Open Subtitles | أنظري هذا غريبٌ حقّاً، لا شيء شخصيّ على صفحتها الشخصيّة، ولا الرئيسية؟ |
Çok garip, buraya geldiğin andan beri içimde sanki daha önce tanışmışız gibi tuhaf bir his var. | Open Subtitles | إنّه أمرٌ غريب، فمُذ رأيتُكِ لدى وصولكِ، راودني شعورٌ غريبٌ أنّنا تقابلنا سابقاً. |
Oğlumla övünmek istediğim için bana kızamazsın, hatta senin bunu yapmıyor olman bile tuhaf. | Open Subtitles | لا يمكنكِ البقاءُ غاضبةً منّي لرغبتي بالتفاخر بابننا و بصراحة الأمرُ غريبٌ أنّك لا ترغبين بذلك |
Bunun ona biraz tuhaf geleceğinden endişe ediyorum. | Open Subtitles | وأنا قلقٌ حيال ذلك ربما يكون غريبٌ بالنسبةِ لها. |
Ne tuhaf... Tüm o kızların el yazısı Posta Müdürü, annem ve sayı kralı Frank Aaron'la tıpatıp aynı. | Open Subtitles | غريبٌ أن جميع الفتيات لديهم ذات خط الكتابةمثلرئيسالبريد،أمي ، وأيضاً.. |
- Evet, biraz tuhaf bir kız. | Open Subtitles | لا يا صاح، شأنها غريبٌ نوعاً ما، .فإنّنانعرفهامنذ ثلاثسنوات. |
Kabul etmen gerekir ki, oldukça tuhaf bir düzen 60 yaşında biriyle yaşayan 33 yaşında biri. | Open Subtitles | أعني، يجبُ عليّ أن أعترف، الأمر غريبٌ أن يعيش شابٌ عمرهُ 33 سنة مع رجل عمره 60 عاماً. |
Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Çünkü sen insanların korktuğu tamamen yabancı birisin. | Open Subtitles | بإعتبار أنكَ غريبٌ جداً وأن الناس يخافون منك. |
Böyle büyük bir oteli buraya dikmiş olmaları oldukça ilginç. | Open Subtitles | غريبٌ جدًا أن بنوا هذا الفندق الكبير هنا |
-Çok tuhafsın, Elliot. -Tilki gibi mi tuhaf? | Open Subtitles | أنتَ غريبُ الأطوار يا إليوت= غريبٌ مثل الثعلب- |
- Burada yabancısın değil mi? | Open Subtitles | أنت غريبٌ هنا، ألست كذلك؟ هذا صحيح |
O yükseklikte çalışmak çok tuhaftı bazen direk kıyafetlerinin üzerinden enjeksiyon yaptım. | TED | وقد كان الوضع غريبٌ جداً هنالك في الأعلى بعض الأحيان لدرجة أنني كنت أعطي البعض الحُقن عبر ملابسهم |
Bu biraz garipti işte. | Open Subtitles | ذلك كان غريبٌ قليلاً |
Şey biraz acayip bir durum var. Ne yiyecek var ne bir şey. | Open Subtitles | ، نعم ، الأمر غريبٌ نوعاً ما لم يترُكَوا أي طعامً هُناك |