Ben sadece, ana yaşama içgüdüsü bir milyarderle evlenmek olan zengin avcısı bir kadınım. | Open Subtitles | . إنني فقط زوجة مصلحة والتي غريزتها في الحياة . هي أنني أتزوج مليارديراً |
Sonunda yaşama içgüdüsü gübre aşkını bastırıyor. | Open Subtitles | غريزتها للبقاء حيه في النهايه, وحبها للروث |
İlk içgüdüsü öldürmek olan çakal kadın için. | Open Subtitles | التي ترشدها غريزتها الأولى إلى القتل. |
İçgüdüleri ona bir gizemi çözdüğünü söylüyordu ama aslında yaptığı şey bağımlı olduğu şeyden bir doz almaktı. | TED | أخبرتها غريزتها بأنها تحاول حل الغموض، لكن ما كانت تفعله في الواقع كان الحصول على جرعتها. |
Ama anne içgüdüleri o kadar güçlü ki kaybolan yavrusunu aramak için günlerce burada kalacak. | Open Subtitles | لكن غريزتها الأمومية قوية جداً، ستبقى للبحث عن عجلها المفقود لأيام. |
Mary'nin her erkeğin zincirini elinde tutma içgüdüsüyle ayrılma isteğini birbirine karıştırıyorsun. | Open Subtitles | أنت تشوش على غريزتها, والتي تدفعها لاستعباد جميع الرجال وتشوش على رغبتها, والتي تنص على الإنفصال عنك |
Uykulu olmasına rağmen annelik içgüdüsüyle dolup taşıyor. | Open Subtitles | برغم نعاسها، غريزتها للرعاية غامرة |
Bu zavallı hayvanların muhakemeden yoksun sadece içgüdülerinin esiri olması ne kadar düşündürücü. | Open Subtitles | وهذا ما سيربك تلك الوحوش المسكينة لأنها أسيرة غريزتها |
Ama içgüdüsü kal diyor. | Open Subtitles | لكن غريزتها هي مع البقاء. |
Pardon, bak, ama sadece onun içgüdüleri güvenmek öğrendim. | Open Subtitles | إنظر ، لقد تعلمت لتوي أن أعتمد على غريزتها |
Fakat anne içgüdüleri o kadar güçlü ki kaybolan yavrusunu aramak için günlerce burada kalacak. | Open Subtitles | لكن غريزتها الأمومية قوية جداً، ستبقى للبحث عن عجلها المفقود لأيام. |
İçgüdüleri ışıktan sakınmalarını söyler çünkü karanlık, güvenlik demektir avcılardan korunmalarını sağlar. | Open Subtitles | تخبرها غريزتها بالإبتعاد عنه لأن الظلمة تعني الأمان والحماية من المفترسات |
- Lindsay, artık bir işi olmadan eski içgüdülerinin peşinden gider. | Open Subtitles | (لينزي)، بلا وظيفة مضت مع غريزتها البدائية |