Askerlikte ben de tatsız şeyler yapmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | افهم هذا, انا نفسى كان يجب على ان افعل اشياء غير سارة اثناء واجباتى |
Sizin gibi bilge bir kişiyle iki taraf için de karlı olan tatsız tartışmalara sebep olmayan bir anlaşma yapabiliriz. | Open Subtitles | وأنا متأكد بأنك بحكمتك نستطيع وضع تزتيبات... والذي سيكون مفيدآ لنا بشكل مشترك... وسيمكننا من تفادي أي مواجهة غير سارة. |
İkimiz de işlev bozukluklarıyla uğraşıyoruz. Neyse ki, benim alanımda sonuçlar sizinkiler kadar tatsız değil. | Open Subtitles | لحسن الحظ , فى طريقى ، النتائج النهائية ليست غير سارة كنتائجك |
Hücre tahribatını yavaşlatan bir tedavi. Ama hiç hoş olmayan yan etkileri vardır. | Open Subtitles | علاج يبطئ دمار الخلية لكن هناك آثار جانبية غير سارة |
Ve o yer hakkında hiç hoş olmayan anılarım var! | Open Subtitles | ولدي ذكريات غير سارة للغاية لهذا المكان. |
Acı, mevcut veya potansiyel doku hasarıyla ilişkilendirilen, duyusal ve duygusal nahoş bir deneyimdir. | TED | الألم هو تجربة حسية وعاطفية غير سارة مرتبطة بتلف فعلي أو محتمل للأنسجة |
Gerçeği öğrendiğinde, bu onun için çok nahoş bir sürpriz olmuştur. | Open Subtitles | لابد أنها كانت مفاجاة غير سارة عندما عرف الحقيقة |
Maalesef, onu pek de hoş olmayan bir sürpriz bekliyordu. | Open Subtitles | لسوء الحظ، كان هناك مفاجأة غير سارة لذلك في متجر لبلدها. |
Şimdi tatsız bir konuşma yapmak zorundayız, ve oldukça hoş vakit geçireceğiz. | Open Subtitles | الآن علينا أن نخوض محادثة غير سارة وكنا نقضي وقت رائع |
Bazı kararlar tatsız da olsa verilmesi gerekir. | Open Subtitles | وبعض الخيارات هي غير سارة ولديهم في هذا الشأن. |
Gerçekten, orada doğmuş." CA: Dolayısıyla bu birçok insan için tatsız bir sürpriz olarak geldi. | TED | أنطروا، قد ولد هناك!" كريس: لذلك فقد كانت تلك مفاجأة غير سارة للعديد من الناس. |
Hayat, bünyemizi sarsıp kalp atışımızı bir an durduran kötü şoklar ve tatsız sürprizlerle doludur. | Open Subtitles | " .الحياة مليئة بالصدمات السيئة." "مفاجئات غير سارة ..تهز |
Bu tatsız ortamda hiç hevesim kalmadı. | Open Subtitles | لم يكن لدي أي رغبة في اجواء غير سارة |
Seni geçen hafta Southfork'ta görmek kuşkusuz hiç hoş olmayan bir sürprizdi. | Open Subtitles | واثق أنها مفاجأة غير سارة لرؤيتكَ فى "ثوثفورك" الأسبوع الماضي |
Miranda o anda donup kalırken Charlotte da hiç hoş olmayan bir sürprizle karşılaştı. | Open Subtitles | بينما توقفت (ميراندا) للتفكير واجهت (تشارلوت) مفاجأة غير سارة |
Hayır, Callie hiç hoş olmayan bir şekilde haber vermiş. | Open Subtitles | كلا، (كالي) اتصلت بها في الحقيقة بطريقة غير سارة |
Gerçeği öğrendiğinde, bu onun için çok nahoş bir sürpriz olmuştur. | Open Subtitles | لابد أنها كانت مفاجاة غير سارة عندما عرف الحقيقة |
Az önce amirlerimle çok nahoş bir konuşma yaptım. | Open Subtitles | كان عندى محادثة غير سارة بينى وبين رؤسائى فى العمل |
Geçen haftaki görüşmemizden sonra Green Arrow ve saz arkadaşlarıyla hoş olmayan bir karşılaşmamız oldu. | Open Subtitles | بعد اجتماعنا الأسبوع الماضي، وكان لي لقاء غير سارة مع السهم الأخضر ومواطنيه. |