Biliyorsun, eğer yakından bakarsan, onlar gercekten de at kafası. | Open Subtitles | كما تعلمين , إذا ألقيتى نظرة أقرب, فإنهم حقاً خيول |
Kötülük hiç bir zaman ölmediği için onlar da ölmez. | Open Subtitles | وبما أن الشر لا يموت أبداً فإنهم لن يموتوا كذالك |
O iş olduğunda, onlar bunu önlemek, kadınların olduğunda, bunun için birbirlerini yarış. | Open Subtitles | عندما يكون الأمر عملا يتجبنوه أما عندما يكون عن النساء فإنهم يتسابقون عليه |
Bir süre sonra, onları korkutan sese bağışıklık kazanıyorlar. | TED | فإنهم يكونون مناعة من الأصوات التي تخيفهم بعد مدة. |
Bu tip adamlar köşeye sıkışınca... polis yoluyla intihar ederler. | Open Subtitles | عندما يشعر رجال كأولئك بأنهم محاصرون فإنهم ينتحرون بمواجهة الشرطة |
Arkadaşlarına yalan söylüyorsun çünkü gerçek sen onların ödünü patlatacak. | Open Subtitles | تقوم بالكذب على أصدقائك لأنهم إن علموا حقيقتك فإنهم سيرتعبون |
Bu basit fikir usul adaletidir ve bu kavrama göre eğer insanlar, onlara adil, saygılı, onuruna yakışır davranıldığını hissederlerse hukuka uyarlar. | TED | حسناً، هذه الفكرة البسيطة هي العدالة الإجرائية وهي مفهوم يقول أنه إذا لمس الناس أنهم يُعاملون بإنصاف وبكرامة وباحترام، فإنهم سيطيعون القانون. |
Yeni kişilerin orada iş yapmasını istemezler. Yapan olursa sorun çıkarırlar. | Open Subtitles | إنهم لا يدعون أي شخص يعمل هناك، وإلا فإنهم يسببون المشاكل |
Çocuklar içerideyken, iyi hissetmeleri lâzım yoksa kötü anılarını unutamazlar ve verimsiz olurlar. | Open Subtitles | أيضاً, الصبية هناك يجب أن يشعروا بالراحة, وإلا فإنهم سيكرهون المكان |
Ve onlar genellikle açmıyorlarmış, bu yüzden kablolu bir güvenlik sistemleri yokmuş. | Open Subtitles | وعادة لا تكون مفتوحة عن قصد، لذا فإنهم لم يحولوا نظام الأمان |
Şayet insanlara sorumluluk verirseniz onlar da sorumlu alarak hareket eder. | TED | أنها تعمل. إذا أعطيت الناس مسؤولية، فإنهم يتصرفون بمسؤولية. |
onlar hayvanat bahçelerindekilerden çok yabani primatlardan daha farklılar. | TED | لذا فإنهم أكثر اختلافًا من الرئيسيات البرية بالمقارنة مع تلك التي في حديقة الحيوان. |
Pekala aynı egzersizi çocuklarla yapmayı denediğinizde, onlar hiç çekinmiyor. | TED | حسنا، إذا قمنا بنفس التجربة مع الأطفال، فإنهم لا يشعرون بالحرج إطلاقا |
Mesela onlar yeni birşeyle karşılaştıklarında, kuşkusuz soracaklardır, bu nedir diye. | TED | نعم، فإنهم بالتأكيد عندما يصادفون شيئا جديدا، فإنهم بالتأكيد سيسألون، ما هذا؟ |
Ben tanıkların yanılmış olabileceğini gösterdiysem onlar da kolayca doğrulayabilirlerdi. | Open Subtitles | لو انني عرضت ان الشهود ربما يكونون مخطئين فإنهم بنفس البساطة ربما يكونون على صواب |
Senin yanında, onlar birer azizdi. | Open Subtitles | .. بالمقارنه بك .فإنهم جميعاً من القديسين |
Ama sen onları çözmezsen, onlar seni çok hızlı mahveder. | Open Subtitles | إذا لم تستطع التعامل معهم فإنهم سيقومون بكسرك و لعنك سريعاً |
Bugün, bir yüz yıl sonra, araştırmacılar nöronları görselleştirmek isterken, onları karartmak yerine içeriden aydınlatıyorlar. | TED | اليوم، وبعد قرن، عندما يريد الباحثون معاينة الخلايا العصبية، فإنهم يضيؤنها من الداخل بدلاً من تعتيمها. |
Karşılaştığınızda, size kilitlenirler, gözünüzün içine bakarlar, kişisel alanınızı istila ederler, kafanızın arkasına masaj yaparlar. | TED | فعندما تلتقيهم، فإنهم يصبون اهتمامهم عليك، وينظرون في عينيك مباشرة، ويغزون محيطك الشخصي، ويربتون على مؤخرة رأسك. |
Sahnelense bile, onların bilet almaya güçleri yetmeyecek; yetse bile bileti almak için bağlantıları yoktu. | TED | وإذا عرضت فإنهم لن يستطيعوا تحمل تكلفة التذكرة، وإذا فعلوا، فليس لديهم علاقات ليحصلوا على هذه التذكرة. |
Ayrıca senin de korkmuş gibi davranman gerek ve onlara şeker vermezsen, sana çok kötü bir şaka yaparlar. | Open Subtitles | وانتى من المفروض ان تمثلى انك خائفه وانتى إذا لم تعطيهم مقايضه فإنهم يقذفوكى ببعض الحيل القذره |
Kurtlar hamle yapacak yere sahip olursa, ...çitlik hayvanlarından uzak durma eğilimindedir. | Open Subtitles | لو لدى الذئاب مدى كافياً للمناورة فإنهم يميلون لتفادي الماشية. |
Ama onun imkansız bir rüya olduğunu bilirler ve onun hakkında konuşarak mutlu olurlar . | Open Subtitles | لكنهم يعرفون بأنها مثل حلم مستحيل لذا فإنهم يتحدثون فقط |