Gurme yemekleri yiyeceğiz, lüks konaklarda kalacağız ve zina yapmayacağımıza dair yemin imzalayacağız. | Open Subtitles | نأكل أكل راقي، ننام في إقامة فاخرة و نسني تعد بألا نقوم بالزنا. |
Bu alanlar sadece bazılarımız için lüks alanlar değil, fakat dünyadaki herkes için önemli alanlardır. | TED | هذه هي الأماكن التي ليست فاخرة فقط للبعض منا ، ولكن مهمة بالنسبة للجميع في هذا العالم. |
Dairem gerçekten Güzel. lüks değil ama rahat. Tam bir bekara göre. | Open Subtitles | إنها شقة جميلة حقاً، دون أن تكون فاخرة لكنها مريحة، وتناسب أي عازب |
Böyle çok fazla yer kaplayan, daha süslü bir yemek için, ortaya koyacağız. | TED | لوجبة فاخرة مثل هذه تحتل الكثير من المساحة، سنقوم بوضعه في الوسط. |
Sürekli kilo vermeye çalıştım. Daha süslü, daha pahalı kıyafetler satın aldım. | TED | حاولت أن أفقد الوزن باستمرار، اشتريت ثياباً فاخرة وغالية. |
Atın daha şık göründüğünü düşünürler. | Open Subtitles | يضن الناس أن هذا اوضع يجعل الأحصنة فاخرة |
Bizim kabilede böyle havalı bir arabası olan yok. | Open Subtitles | لا أحد في قبيلتنا يملك سيّارة فاخرة كهذه |
Bizimle kalmak yerine lüks bir apartmanda yaşıyorsun. | Open Subtitles | فضلتي العيش في شقة فاخرة بدلاً من العيش في المنزل |
Senden etkilenmiş olmalı ve sonra lüks içinde yaşayabilirsin. | Open Subtitles | أنت تملكين الجاذبية الكافية سيلتفت السيّد إليك بعد ذلك ستعيشين حياة فاخرة |
Burası gerçekten çok lüks. Birkaç resim çekmeliyim. - Bu sizi rahatsız eder mi? | Open Subtitles | هذه الأروقة هي حقاً فاخرة جداً ، يجب أن ألتقط بعض الصور |
lüks arabalarımız yok. Benim pahalı mücevherlerim yok. | Open Subtitles | لا نملك سيارات فاخرة لا أملك مجوهرات غالية |
lüks sahil dairesi. Marina manzaralı. | Open Subtitles | إسمعى ذلك شقة فاخرة على الشاطئتطل عل المرسى |
Koçtaş'taki şu lüks süpürgeler gibi davranmasını istiyorum. | Open Subtitles | اريده ان يعاملني كممسحة باب فاخرة من متاجر بوتري بارن |
"Hacizli, ihtiyaçtan satılık, lüks bina, sağlık kulübü... | Open Subtitles | مرهون من البنك ويجب بيعة بناية فاخرة لها حارس ونادي صحي |
Umarız bu ipuçları size, bir daha masa düzenlemeniz istendiğinde ya da süslü bir yemeğe oturduğunuzda yardımcı olur. | TED | نأمل أن تكون هذه النصائح مفيدة في المرة القادمة التي يطلب منك فيها المساعدة في تهيئة الطاولة أو الجلوس في وجبة فاخرة. |
Örneğin çetenin bilmenizi istediği şey çete liderlerinin geniş çevreleri olduğu, Güzel arabalara bindiği ve süslü takıları olduğuydu. | TED | كمثال، أحد الأمور التي كانوا يفعلونها العصابات رؤساء العصابات كانت لهم بطانات كبيرة، وكانوا يقودون سيارات فاخرة ومجوهرات ثمينة. |
- Yeah. Bulabileceğin en pahalı üç limuzini bana kirala,sürücüleriyle birlike. | Open Subtitles | حسناً , أريدك أن توظف أغلى 3 سيارات فاخرة |
Cenazede şık ya da iyi dikilmiş bir takım giymeyecektir. | Open Subtitles | هذا ليس شخصا سيكون في الجنازة في بذلة فاخرة او مصممة جيدا |
500$'lık bir takım elbise havalı bir saç kesiminin beni korkutacağını mı sanıyorsun? | Open Subtitles | لذا هل ستعتقد ان بذلة فاخرة و قصة شعر ثمنها 500 دولار سترعبُنى ؟ |
Güzel araba, tebessüm eden biri. Sizi bırakayım mı diye sordu. | Open Subtitles | سيّارة فاخرة داخلها رجال وجوههم ودودة، سألوني إن كنت أحتاج لتوصيلة. |
Cabinets To Go'nun gösterişli galerileri yok, ama süper kalite... | Open Subtitles | كل هذه المنتجات موجودة في متاجرنا نحن لا نصنع غرف الدش للحمام لكن لدينا مواد فاخرة جداً |
Yok bir şey, kaliteli her arabada olduğu gibi birkaç kez pataklaman lazım. | Open Subtitles | لا شيء، مثل أي سيارة فاخرة عليك فقط أن تضرب اللوحة عدة مرات |
O bir Makam arabası, Limuzin değil. Makam arabası. | Open Subtitles | إنها سيارة فاخرة ليست ليموزين إنها سيارة فاخرة |
Yeterince biriktiğinde hepsini öğütüp yanında ayırmadığı fiyakalı viski şişesine attım. | Open Subtitles | ادخرت ما يكفى ووضعتهم فى زجاجة خمر فاخرة حتى لا يلمس احد اخر |