Arkadaşım Adam zıplayabilir, sosisi alır ve tüm bu güzel tabak çanağı kırabilir. | TED | فصديقي آدم هنا ربما يقفز، للحصول على النقانق وبالتالي تخريب كل أدوات هذه المائدة الجميلة. |
Derken Arkadaşım Gene oğlu Tim ile birlikte geldi. | TED | إذاً فصديقي جين أستقل الطائرة مع ابنه تيم. |
En iyi Arkadaşım, sevdiğim ve hayran olduğum o insan sanki benden milyonlarca metre uzaktaydı. | TED | فصديقي المُقرَّب، هذا الشخص الذي أُحبه وأتطلّع إليه بإعجابٍ، كنتُ أشعر كأنه على بُعد ملايين الأميال منّي. |
Başına bir bela aldın. Arkadaşım avukattır. Bunları uydurdun mu? | Open Subtitles | لكنك جلبت لنفسك حملا ً كبيرا ً من المتاعب فصديقي محام ٍ في المحكمة العليا |
- Çok geç olabilir, bir Arkadaşım kayıp. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون الوقت متأخراً حينها اتفقنا؟ فصديقي مفقود |
Yani, diş perisi söz konusu olduğunda, Arkadaşım bilinemezci; ama bu çok olası değil, değil mi? | TED | لذا فصديقي متشدد في مسألة "لست أعلم" في الايمان بـ جنية الاسنان. ولكن قد لا تكون محتملة. |
Arkadaşım hastaydı. Ben de ona bir böbreğimi verdim. | Open Subtitles | فصديقي كان مريضاً لذا أعطيته إحدى كليتي |
Belki sadece benim peşimde değillerdir. Arkadaşım Naresh bugün işe gelmedi. | Open Subtitles | ربّما ليس أنا وحدي، فصديقي (ناريش) لمْ يأتِ إلى العمل اليوم. |
"Sahil güvenliği çağırın, Arkadaşım üzgün!" | TED | "اتصلوا بخفر السواحل، فصديقي حزين" |
İyi, iyi. Bunu daha sonra yapabilir miyiz? Az önce Arkadaşım geldi. | Open Subtitles | حسنٌ، دعونا نفعل ذلك لاحقًا، فصديقي وصل توًّا، وأجل يا (دايمُن) لديّ أصدقاء. |