Çünkü sen doğumgünlerini sevmezsin, zaten sürpriz partiler de çok korkunç olur. | Open Subtitles | لأنك تكره يوم ميلادك أو إنك تظن أن حفلات أعياد الميلاد فضيعة |
korkunç derecede güzel bir çift bottu, neredeyse yeni gibi ve ben de düşündüm ki... | Open Subtitles | كان له احذية فضيعة ففكرت ان ابتاع له احذية جديدة |
Onun geçmişinde korkunç şeyler var Marc. | Open Subtitles | هناك اشياء يا مارك في ماضيها أشياء فضيعة |
İğrenç, kirli ve berbat kokan bir yer. Ayrıca sahibine de güven olmaz. | Open Subtitles | عمارة فضيعة, وقذرة, وعفنة وهو فوق ذلك مكان مشبوه |
berbat bir el yazısı var. | Open Subtitles | طريقة كتابتها فضيعة لماذا تكتب بحروف متصلة |
Suçluluk duymak önemlidir, yoksa biz çok kötü şeyler de yapabiliriz. | Open Subtitles | من المهم أن تشعر بالذنب، وإلا فأنت قادر على فعل أمور فضيعة |
Bak, bana yakışmayacak korkunç şeyler söyledim biliyorum. | Open Subtitles | أنظري انا اعلم انني قلت اشياء فضيعة حتى بالنسبة لي |
korkunç, sonradan görme, hoyrat ve tüm o "Bay E" leri ve "sevgili kocam" demeleri ve arabaları ve arsız, görgüsüz davranışları. | Open Subtitles | فضيعة, مغرورة,مبتذلة هي والسيد ألتون الكارو سبوسو خاصتها وعرباتها و ادعائها وتبرّجها |
Arazi 48 bir zamanlar korkunç ve iğrenç bir alandı. | Open Subtitles | هذه الأرض كانت ذات يوم مجرد حفرة فضيعة ومنفّرة |
Ne yaptığını sandığına dair hiçbir fikrim yok; fakat korkunç bir hata yapıyorsun. | Open Subtitles | لا أدري ما تلعب هنا لكنك تقترف غلطة فضيعة |
Çok korkunç fotoğraflar çekmekle suçlandım ve insanlar sürekli "Hiç birine yardım ettin mi?" diye soruyorlar. | Open Subtitles | وتم اتهامي دائما بالتقاطي صور فضيعة وان كنت اساعد الناس ام اصورهم فقط |
Seçim kampanyam dün geceki korkunç kaybımızla sarsıldı. | Open Subtitles | حملتي الإنتخابية تعرضت لخسارة فضيعة ليلة الأمس |
Bence ız kardeşini Harry'ye ayarlamak korkunç bir fikir. | Open Subtitles | أعتقد أنها فكرة فضيعة أن تجعلي أختك تصادق هاري |
Çevreleyen durum Louis'in ve Thomas ölümleri korkunç. | Open Subtitles | الظروف المحيطة بموت لويس وتوماس كانت فضيعة |
Tamam, şey, parasız bir çocuk, berbat bir ev hayatı, muhtemelen kabus gibi bir lise çağı... | Open Subtitles | نعم, حسنا, فتى مثل ذلك, لا مال, حياة منزليه فضيعة عالق في المدرسة الثانوي |
- Annem hakkında bir salata barında... berbat şeyler dedi. | Open Subtitles | -ماذا قال ؟ -اشياء فضيعة عن والدتي في طبق سلطة |
İyi ki berbat bir yalancısın. | Open Subtitles | الشيء الجيّد بالنسبة لكِ أنّكِ كاذبة فضيعة |
Bu hiç iyi bir örnek olmadı çünkü ben berbat bir sürücüyümdür. | Open Subtitles | حسناً، تلك إستعارة فضيعة لأني أنا سائقة سيئة |
Dünyanın gözünde, berbat, affedilemez şeyler yaptım. | Open Subtitles | في أعين العالم , لقد فعلت , أشياء فضيعة لايُغفَر لها |
Babun Kral ile yapılan büyük savaştan sonra baban çok kötü yaralanmış ve ölüme terk edilmişti. | Open Subtitles | بعد معركة فضيعة مع ملك الربّاح أصيب والدك بالجروح وترك ليموت |
Pekala, düşün bakalım: senin ailenle rezalet bir ilişkin var Sly'ın babası bir diktatör, annem zırdeli Happy koruyucu ailedeydi, bunları konuşmuştuk. | Open Subtitles | :حسنا ، فكر مليا بالأمر لديك علاقة فضيعة مع أبويك والد سلاي ديكتاتور |
Her birimizin konuştuğu tek konu... ve kötü bir fikir olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | هذا ما كنا نتحدث عن جميعا ونحن نعتقد أنها فكرة فضيعة |