Sadece biraz gümüş dolar aldı kadife bir çantanın içine koyup bir gece buraya gömdü. | Open Subtitles | لستغرق منه فقط بضع حفنات دولارات فضيه مدفونة هنا في الخارج بليلة ما في حقيبة قديمة |
88 olimpiyatlarında bir gümüş kazandı. | Open Subtitles | أخذ ميداليه فضيه في الألعاب الأولمبيّة 88 |
88 Olimpiyatlarında gümüş madalyası kazanmış. | Open Subtitles | أخذ ميداليه فضيه في الألعاب الأولمبيّة 88 |
- Temple ve Mercer'ın köşesinde. gümüş renkli sedan, resmi plakalı. | Open Subtitles | انها فضيه اللون ، ذات لوحات حكوميه و المفاتيح بها |
Franklin'i bu trende dört bir yanı gümüşler içerisindeki yemek vagonunda hayâl edebiliyor musun? | Open Subtitles | تخيل "فرانكلين" هنا ؟ على هذا القطار سيقول انها سيارة جميله وتلك تصفيحات فضيه |
Kutsal su, yonca yaprağı, gümüş talaşı, beyaz meşe. Her şey. | Open Subtitles | ماء مقدس, قطعة ورق ,ماكينه حلاقه فضيه , خشب ابيض |
Beyaz bir erkek, 1.80 boylarında, gümüş rengi süslü, siyah tayt giymiş. | Open Subtitles | يرتدي ملابس سوداء ضيقه وعليها زخارف فضيه |
dedektif, sokakta kaçış aracını da bulduk... gümüş bir Impala. | Open Subtitles | محققه وجدت سياره الهروب الاخرى في الشارع انها فضيه نوع امبيلا |
Devrimci parti hanedanlığın ailesine 4 milyon gümüş para ödemeye karar verdi. | Open Subtitles | وقد قرر الحزب الثوري أن يدفع للعائلة المليكة 4.000.000 قطعه فضيه |
Küçük, gümüş renkte... 6 koltuklu, 3 pervaneli bir şeydi. | Open Subtitles | لقد كَانتْ صغيرة .. فضيه يبدو أنه كان بها ست مقاعد ومراوح |
Binbaşı, bu şartlar altında gümüş yıldızı hak ediyorsunuz. | Open Subtitles | ايها القائد, في معظم تلك الظروف أود ان اعلق نجمة فضيه على زيك العسكري |
İki tane uzun süredir solmuş olan gül, birkaç tane gümüş alyans ve son olarak altı santim genişliğinde bir bıçak. | Open Subtitles | وردتان طويلتان ذابلتان عده خواتم زفاف فضيه و الرصاصه القاتله سكين 6 بوصات |
Dövmeci çocuk gümüş veya gri bir Sedan gördüğünü söyledi, ben de sübyancının resimlerinde bunu buldum. | Open Subtitles | فتى الأوشام رأى سيارةً فضيه أو رماديه سيدان كانت متوقفة في الحي لقد بحثت من خلال صور غريب الأطوار ووجدت هذا |
gümüş boya kullanan gizemli bir oyuncuyu duymuşsunuzdur sanırım. | Open Subtitles | غالباً سمعتم بلاعب غامض يستخدم كرات طلاء فضيه |
Yatağını sıcak tutması için gümüş bir tepsi getirmişsin üzerinde işlemeler olan. | Open Subtitles | أحضرت معك دفايه فضيه معك الى سريرك الخدم قالوا لي لكنهم فوجئوا عندما وجدوا أنها |
-Arka sırada, gümüş sedan. | Open Subtitles | -في الصف الخلفي سياره فضيه بأتجاه الساعه العاشره |
Sarımsak hevengi, kutsal su... gümüş kazık, haç. | Open Subtitles | أسنان المخلوق ماء مبارك رصاصه فضيه |
Velkan'ın silahını bulun. gümüş kurşun olması gerek. | Open Subtitles | انه سلاح فيلكان يوجد به رصاصه فضيه |
Pekala. gümüş kurşunlarımız var. Onları yedi dakika kutsal suda bıraktım. | Open Subtitles | حسنا لدينا رصاصات فضيه لقد جهزتهم |
Chance Baptiste az önce binadan ayrıldı. gümüş renkli bir Sedan kullanıyor, doğuya yöneldi. | Open Subtitles | تشانس", لقد شاهدت "بابتيست" يغادر المبنى, انه في سياره فضيه, توجهه الى الشرق |
Franklin'i bu trende dört bir yanı gümüşler içerisindeki yemek vagonunda hayal edebiliyor musun? | Open Subtitles | تخيل "فرانكلين" هنا ؟ على هذا القطار سيقول انها سيارة جميله وتلك تصفيحات فضيه |