Konuşmamız gereken birkaç temel kural olduğunu söylemek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أخبرك فقط أن هناك بضع شروط والتي نحتاج التشاور بها، حسناً؟ |
Birlikte olduğun insanın içinde eninde sonunda senden duygusal destek ve Williams-Sonoma'da birlikte duvar lambası alışverişine çıkmak isteyecek ezik ve sıkıcı biri olduğunu bilerek nasıl ona bakabiliyorsun? | Open Subtitles | يحدث ومجرد ابتسامة وتكون بخير معها؟ كيف تنظرون الشخص أنت مع ولا أعلم فقط أن هناك شخص آخر داخل الذين مملة وعرجاء |
Ancak uzayın enginliğine erişme imkanı bulunca uğruna savaşmaya, hatta öldürmeye değecek tek kaynak olduğunu görürsün: | Open Subtitles | لكن عندما تتمكنين من الوصول إلى الفضاء، سوف تدركين فقط أن هناك مصدر واحديستحقالقتالعلىه.. حتىالقتللأجله.. |
- Detayları bilmiyorum. Sadece dinlemeye değer olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | ليس التفاصيل فقط أن هناك شيء يستحق سماعه |
Bay Cady'yi buranın yerleşmek için oldukça kötü bir yer olduğuna... ikna etmek için yasal yollar olduğunu da unutma. | Open Subtitles | تذَكر فقط أن هناك طرق قانونية لإقناع السيد / كيدى بأن هذا المكان غير ملائم ليعيش المرء به |
Bu bana karşı bir tiyatro komplosu olduğunu doğruluyor. | Open Subtitles | هذا يؤكد فقط أن هناك مؤامرة مسرحية ضدي |
Birbirimize anahtarlarımızı verebileceğimiz türde bir arkadaşlığımız olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا أظن فقط أن هناك رابطة صداقة قوية بيننا... تسمح لنا بإعطاء المفاتيح لبعضنا الآخر، هذا ما في الأمر. |
Haley'ye, sınırlarımız var derken senden istemeyi tercih etmeyeceğim bazı şeyler olduğunu söylemek istedim. | Open Subtitles | حين أخبرت (هايلي) أن لدينا حدودًا، قصدت فقط أن هناك أشياءً معينة -أفضل أن لا أطلب منك عملها . |