Bana inanmıyorsun diye, illa nedeni bu olacak demek değil baba. | Open Subtitles | ليس فقط لأنّك لا تصدّقني، أبي فذلك يجعل من رأيّك صحيحاً |
Sırf siz kötü bir şey yaptınız diye, robot da sizin hareketinizi taklit edecek değil. | TED | فقط لأنّك تتصرف بشكلٍ سيّءٍ لايعني بأنَّ الروبوتَ سيقومُ بتقليدِ تصرّفاتك. |
Ayrıca, sırf sen oğlumun hoşuna gideceğini düşünüyorsun diye hemen aceleyle gidip biriyle evlenmeyeceğim. | Open Subtitles | بجانب ذلك, أنا لن أقوم بالزواج من أحدهم فقط لأنّك تعتقدين أنّها سترضي ابني |
Aslında kredisiz alıyorum, televizyonda olduğunuz için. | Open Subtitles | طبعاً في الحقيقة، إنّني أحضره كمستمعة فقط لأنّك ظهرت على التلفاز |
Harvard'a gitmiş olduğun için her şeyi bildiğini sanıyorsun. | Open Subtitles | فقط لأنّك درست في جامعة هارفرد، تعتقد بأنّه.. بوسعك التلاعب بالنظام ؟ |
çünkü sen öne çıkmaktan korkuyorsun, ...ama ben korkmuyorum. | Open Subtitles | ذلك فقط لأنّك تخشى اتخاذ موقف ولكني لا أخشى |
Sürekli buradasın diye sırf gizlilik için bir şeyler alıp durmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايتوجّب عليك أن تبتاعين أغراضاً للتغطية فقط لأنّك هنا طوال الوقت |
Sırf aradın diye her şeyi itip sana geleceğimi nereden çıkardın? | Open Subtitles | لماذا تظنّين أني سأنسى كلّ شيء فقط لأنّك اتصلتِ؟ |
Ondan hoşlandın diye paçayı sıyıramaz. | Open Subtitles | فقط لأنّك أعجبت بها، فلا يمنحها ذلك التجاوز |
Sırf yapmamı istiyorsun diye onu tehlikenin içine sokmayacağım. | Open Subtitles | لن أرسله ليلقى حتفه فقط لأنّك تريد مني فعل ذلك |
Sırf sen dedin diye, kasabamızı polis devletine çevirmeyeceğim. | Open Subtitles | لن أحوّل بلدتنا لبلدة بوليسية فقط لأنّك قلت ذلك |
Tuvalet temizliyorsun diye gözlerin parlamayacak değil ya. | Open Subtitles | فقط لأنّك تحكّين المراحيض لا يعني أنّ عينيك لا تستطيع الظّهور. |
Sihrin yok diye asla sıradan olduğunu düşünmedim. | Open Subtitles | لا تفكّر أبداً أنّك عاديّ فقط لأنّك لا تملك سحراً |
Ama sadece bu lanet şehirdeki tek iyi insan olduğun için. | Open Subtitles | لكن هذا فقط لأنّك الشخص الوحيد اللطيف في هذه البلدة الكريهة! |
Bu doğru değil, kendine bakamadığın için insanlar senden nemalanıyorlar. | Open Subtitles | ذلك ليس صحيح، الناس يستغلّونك فقط لأنّك لا تستطيع مساعدة نفسك. |
Sen sadece bir polis memuru olduğun için savaşacaksın. Senin görevin zanlıyı yakalayıp adalete teslim etmek. | Open Subtitles | أنت ستحارب فقط لأنّك ضابط شرطة، واجبكَ فقط هو إعتقال المُجرم و تسليمهِ للقانون. |
- Ünlü olduğumu düşündüğün için benimle yattın. | Open Subtitles | طارحتِني الغرام فقط لأنّك ظننتِني شهيرًا. |
Burada olmamasına kızıyorsun çünkü üç beş nezleyle başa çıkamıyorsun. | Open Subtitles | أنتَ منزعجٌ من غيابها فقط لأنّك عاجزٌ عن التصرّف حيالَ بضعِ حالاتٍ من الإنفلونزا |
Bunu söyledin çünkü 20 yıl önce bana söylediğin yalanı söylemek istiyorsun. | Open Subtitles | ممّا يعني أنّكِ قلتِ هذا فقط لأنّك تريدينَ إخباري أنّكِ كذبتِ عليّ منذُ عشرين عاماً |
Soruyorum, çünkü hâlâ buradaysa yapacak çok işimiz var. | Open Subtitles | أسئل فقط لأنّك ما زلت هنا، لدينا بعض العمل لننجزه. |