Yalan söylemeni istemeyeceğim. - Senin işin beni korumak değil. | Open Subtitles | ، لن أطلب منك الكذب . فليس من واجبكَ حمايتيّ |
Eğer bir hücre buna programlandıysa 30 trilyon hücrenin aynı gündeme sahip olması sürpriz değil. | TED | إذا كانت الخلية الواحدة مبرمجة على فعل ذلك، فليس من المفاجئ بأن يكون لـ 30 تريليون خلية نفس البرنامج. |
Kimse doğa yasalarına uymanız gerektiğini söylemez, değil mi? | TED | فليس من الحاجة أن يُذكرك شخص بإتباع قوانين الطبيعة، صحيح؟ |
Hile yapmadığı ve adam öldürmediği sürece... onu kasabadan atmaya hakkımız yok. | Open Subtitles | مادام لا يغش و لا يقتل فليس من حقنا أن نخرجه من البلدة |
Ve yine hiç şaşırtmayacak bir şekilde pek çok korsan, hükûmet sorunlarıyla daha çok ilgili olmaya başladı. | TED | ولذا فليس من الغريب أن العديد من القراصنة يحولون اهتمامهم لمشاكل الحكومة. |
İnsanların gülen tek canlı olduğunun söylenildiğini duymak hiç de nadir değil. | TED | كمثال لذلك، فليس من المستغرب إطلاقا سماع الناس يقولون أن البشر هم الحيوانات الوحيدة التي تضحك. |
Uyku yoksunluğu kendi ağrılarımıza karşı bizi daha hassas hale getirdiğinde başkalarıyla ilişki kurmakta ve uykumuzu alamadığımızda genel olarak iyi ve sağlıklı biri olmakta zorluk yaşamamız şaşırtıcı değil. | TED | حين يجعلنا الحرمان من النوم فعليَّا أكثر حساسية لألمنا، فليس من الغريب أن نجد صعوبة في التعامل مع الآخرين وبشكل عام أن نكون أشخاصاً طيبين وأصحاء حين نحرم من النوم. |
Biliyorsunuz, bu mağaralara gitmek kolay değil. | TED | كما تعلمون ، فليس من السهل الوصول إلى تلك الكهوف. |
Bu sebeple şişeye konulması imkansız değil. | Open Subtitles | لذا فليس من المستبعد أنه قد تم وضعه في الزجاجة. |
Kendi başlarına bulmaları gerekmez değil mi? | Open Subtitles | فليس من الضروري أن يجدوا ذلك بأنفسهم، أليس كذلك؟ |
Bu güçle şimdeden iki kişi var. YayıIıp daha fazla olması ihtimal dışı değil. | Open Subtitles | بما أن هناك شخصين يملكان هذه القوة، فليس من المستحيل أن يكون هناك المزيد |
İnsanlarımızı bu şekilde öldürmek doğru değil! | Open Subtitles | فليس من الملائم ان نقتل شعبنا بهذه الطريقة. |
Babanı vuran insanlar hala dışarda. Orası güvenli değil. | Open Subtitles | الجماعة التي أطلقت النار على أباكِ لازالت بالخارج، فليس من المأمن ذلك |
İnsanların inançlarıyla dalga geçmek hiç doğru bir şey değil. | Open Subtitles | أنا أعتذر و بشدة فليس من الجيد أن تهزأ بما يؤمن به شخص ما |
Kolay bir şey değil. Ama çok gayret gösteriyoruz. | Open Subtitles | أعني، تعلمون، فليس من السهل لكن علينا أن نبذل الوقت. |
Ancak o Doctor Fate'in mistik kudretinin kaynağı olan Kaderin Miğferi'nin korucusu ve böyle bir gücü korumasız bırakmak akıllıca değil. | Open Subtitles | إنّه مَنْ يرعى خوذة القدر فهذا هو سرُ قوته الخفيّ فليس من الحكمة ترك مثل هذه القوة دون حماية |
Yani bana masum rolü yapmana gerek yok. | Open Subtitles | لذا، فليس من الضروري أن أن تتظاهري بالبراءة معي |
Sadece İngiltere'ye dönüp, herkesin tozluk taktığını görmek ve Kralın saraylarında yellenmek için burada devrim aşkıyla yanmanın hiç alemi yok. | Open Subtitles | فليس من الجيد قمع الثورة هنا لنرجع إلى بريطانيا فنجد الجميع يرتدون مآزرهم |
Görebildiğim kadarıyla da iyi yapamadığın hiçbir şey yok. | Open Subtitles | و من وجهة نظرى ، فليس من شئ لا يمكنك أن تكونى بارعة به |
Ama av hayvanları sayıca azsa, insanların kendilerine yetiştirdiği eti kurtların almaya çalışması pek de şaşırtıcı olmaz. | Open Subtitles | لكن لو هناك نقص في الفرائس فليس من المستغرب أن يحاول الذئب خطف لحم كان يربّيه الإنسان لنفسه. |
pek çoğunun buraya gelebilmek için dev dalgalara göğüs germeyi seçmesine şaşmamak gerek. | Open Subtitles | لذا فليس من العجيب تحديهم لتلك الأمواج الهائلة .في سبيل الوصول هنا |
Kule'ye ziyaretçi getirmek pek sana göre değil. | Open Subtitles | فليس من شيمكَ أن تأتي بالغرباء إلى البرج |