"فيه على" - Traduction Arabe en Turc

    • bir
        
    • olarak
        
    Ve annenin gitmesine izin verdiğim için, pişman olmadığım bir gün bile yok. Open Subtitles ومنذ ذلك الوقت , لم يمر يوم لم أندم فيه على عد إستغلالها
    Az kalsın bir günüm arkadaşlarından birini kurtarmaya çalışmadan geçecekti. Open Subtitles كاد يمرّ يوم لا أجبر فيه على إنقاذ أحد أصدقائك.
    Bana kardes gelen gün, siradan bir gün gibi baslamisti. Open Subtitles بدأ اليوم الذي حصلت فيه على أخ صغير كسائر الأيام
    Bana kardeş gelen gün, sıradan bir gün gibi başlamıştı. Open Subtitles ‫بدأ اليوم الذي حصلت فيه على أخ صغير كسائر الأيام
    Yardımı, bir ahlaki zorunluluk olarak düşünmeyi bırakıp onu bir zevk kaynağı olarak görmeye başlayalım. TED هيا نتوقف عن التفكير في العطاء على أنه فقط هذا الالتزام الأخلاقي ونبدأ في التفكير فيه على أنه مصدر للسعادة.
    size çok içten gelen bir yakınlıkta muhtemelen sık sık düşünmediğiniz bir şey. Bu, bütün hislerinizin, TED شيء أقرب إليك من منزلك وربما لا تفكر فيه على الاغلب معظم حياتك رغم ان كل المشاعر والاحساسيس
    Bu yüzden buzulların bu muhteşem varlıkları, ve onlara takıntılı olmak için çok fazla sebep var, ama öncelikle ilgilendiğim şey bir insan- buzul bağlantısıdır. TED ولهاذ فإن الأنهار الجليدية هي كائنات رائعة، وهناك العديد من الأسباب للتعلق بها، لكن ما أرغب فيه على وجه الخصوص هو علاقات الإنسان بالأنهار الجليدية.
    600 mil uzakta Melbourne'de hayata gözlerini yumduğunda ben Sydney'deki bir otel odasında duş alıyordum. TED كنت استحم في غرفة في فندق في سيدني في الوقت الذي ماتت فيه على بعد 600 ميل في ميلبورن.
    Kiracı bir çiftçi olan babanın çocuğu için devlet üniversitesine gitmenin çok zor olmadığı bir zamanda büyüyecek kadar şanslıydım. TED كنت محظوظا أن أترعرع في زمن لم يكن من الصعب فيه على ابن مزارع مستأجر أن يشق طريقه نحو جامعة الولاية.
    Bunu şu şekilde düşünün. Bunu belirli amaçlar için bir şeyleri programlamaya başlamak gibi düşünün. TED فكروا في الأمر على النحول التالي. فكروا فيه على أنه بداية برمجة أشياء لأغراض محددة.
    Sonuçta bunu yapmak seni apaçık bir yere götürür -- her şeyin sonda iyileştiği bir yere. TED ومن ثم أخيراً فإنّه يحملك إلى أرض مفتوحة، إلى مكان سيكون كل شيءٍ فيه على مايرام في النهاية.
    Yaşıyor olmak için heyecan verici bir zaman. TED إنّه وقت مثير لتكون فيه على قيد الحياة.
    Yani hayatımda utancı tecrübe ettiğim herhangi bir şey oluyorsa, ne kadar korkutucu olursa olsun, direkt muhatap oluyorum -- hatta bazen açıkça yapıyorum. TED لذلك، إن كان هناك شيء أشعرُ أنه عار في حياتي، أقوم بالغوص فيه على الفور، مهما كان مخيفًا، وبعض الأحيان، حتى علنًا.
    Vaka geçmişlerini tuttuğum elverişli bir yer diyelim. Orada hasta bakmıyorum. Open Subtitles انه مكان مريح لأحصل فيه على تاريخ المرض, ولكنى لا امارس فيه فعليا
    Bayan French'le tanıştığınız dönemde bir işiniz var mıydı? Open Subtitles فى الوقت الذى تعرفت فيه على مسز فرينتش هل كنت تمارس عملا ؟
    Her geminin zamanla bir limana ihtiyacı olur. Open Subtitles إلى متى ستظل وحيد هكذا ؟ كل سفينة يأتي عليها يوماً ترسوا فيه على مرساه
    bir kez olsun benim fikrimi umursasaydınız çok iyi olurdu. Open Subtitles سيكون لطيفاً بالنسبة لأحد ما أن يكترث بما أفكر فيه على سبيل التغيير
    O Noel hatıralarımızda Çin hindisi ile tanıştığımız Noel olarak yer alacaktı. Open Subtitles سيحيا ذلك الكريسماس في ذاكراتنا، بأنه الكريسماس الذي تعرّفنا فيه على الديك الصيني
    Ben onu daha çok "bizim" küçük kaçığımız olarak düşünüyorum. Ben bir takım oyuncusuyum. Open Subtitles أنا أفكر فيه على أنه رجلنا الصغير المجنون أنا لاعب في الفريق ، أتعرف ذلك؟
    Benim gibi, Randy'de, televizyon haberlerine... konuk olarak katılacak olmayı... dört gözle bekliyordu. Open Subtitles كنت اتطلع الى هذا اليوم اللذي سأكون فيه على التلفاز على انني ضيف مدعو, . وايضا راندي

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus