Eğer her gördüğümüz suç üstüne rozetimizi çıkarsaydık Graceland 1 hafta içinde yanardı. | Open Subtitles | ان أخرجنا شاراتنا في كل نشاهد فيه جريمة غرايس لاند ستدمر في أسبوع |
Bir hafta içinde hem ortağını bırakıp, hem de davetini reddetmiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | لم تلقي بشريكك ومن ثم ترفض له دعوة عزومة في أسبوع واحد أليس كذلك ؟ |
Bir ünlü ölünce, bir ya da iki hafta içinde iki ünlü daha ölür. | Open Subtitles | ألم تلاحظ ذلك؟ عندما يموت أحد المشاهير فإثنان آخران يموتان في أسبوع أو أسبوعين |
Telgrafı iyi kullanıyordu, yetkililerin iki yılda yaptıklarını o Bir haftada yapmıştı. | Open Subtitles | سبق التلغراف تتطلّب من المحققين سنتين لقطع المسافة التي قطعها في أسبوع |
Bir haftada hem dergi kapaklarına hem de haberlere çıktım. | Open Subtitles | الصفحة الأولى للصحف والأنباء العاجلة كل هذا في أسبوع واحد |
Bu hafta içersinde, ilk defa, onunla bu sabah konuştum. | Open Subtitles | لقد تحدّثت إليها اليوم لأول مرة في أسبوع |
Bir haftada iki kere yanılmam imkansız. | Open Subtitles | فما هو احتمال أن أخطئ مرتين في أسبوع واحد |
bir hafta içinde 2,5 milyonu nereden bulabilirim ? | Open Subtitles | كيف يمكن لي أن أرد الدين ، مليونين ونصف في أسبوع واحد ؟ |
Sonra bir hafta içinde ikinci kez ardında ceset bırakıp gittin. | Open Subtitles | ثم انصرفتِ بعد ثانية من مقتل الجثة الثانية في أسبوع |
Büyütürsek bir hafta içinde moda olur. | Open Subtitles | إذ ضخّمنا القضيّة, فسيصبح هذا القميص رائجاً في أسبوع. |
Biliyorum, bu beni ilgilendirmez ama, seni bir hafta içinde iki kere çıplak gördüğüm için, sanırım sorabilirim, canını sıkan bir şey mi var? | Open Subtitles | , أتعرف، هذا ليس من شأني .. ولكن لأنني رأيتك عارياً مرّتين في أسبوع أعتقد أنني استطيع أن أسأل |
Emin olun, sizi bir hafta içinde şişmanlatabilirdi. Bunlar direkt poponuza yarar. | Open Subtitles | ثقوا بي ، كانت لتجعلكنّ أنتنّ الأربعة تزدن وزناً في أسبوع واحد هذه تذهب مباشرة إلى مؤخرتكِ |
Çünkü, üç yıl önce "Bir hafta içinde taşınıyoruz." adlı bildiri yayınlandığında burada olmamandandır. | Open Subtitles | حسناً، ذلك لأنكم لم تكونوا هنا قبل ثلاث سنوات عندما أرسلت المذكرة فعلاً تقول بأننا كنا ننتقل في أسبوع |
Ama bir yada iki hafta içinde, en fazla iki haftaya dönmüş olmalıyım. | Open Subtitles | لكن في أسبوع أو اثنين, في غضون أسبوعين على الأكثر, سأعود. |
Bugün Bir haftada tedavi ediliyor ama o günlerde milyonlarca kişi ölmüştü. | Open Subtitles | اليوم نعالجه في أسبوع واحد و لكن في تلك الأيام، ملايين ماتوا. |
Bir yüzük için ödenmemiş bir fatura da dâhil olmak üzere Bir haftada, yaklaşık 70 bin dolar harcamanın hiçbir sevimli yanı yok. | Open Subtitles | أنا لست منهم، لا يوجد مرح في ما يحدث ومنها الفاتورة الغير مدفوعة للخاتم حوالي 70,000 دولار في أسبوع واحد |
Ama cesedi bulunamadı... ve Bir haftada 4 ölü gencim var. | Open Subtitles | أعلم, والاًن لدي 4 أشخاص قد قتلوا في أسبوع |
Duruşması Bu hafta ve herşeyi mahkemeye sunacak... | Open Subtitles | جلسة الاستماع له في أسبوع وقال انه سوف يقدم كل شيء إلى المحكمة |
Bu hafta üç oldu zaten. | Open Subtitles | هذه المرة الثالثة في أسبوع تدعوه للعشاء |
Bir haftada iki kurban. | Open Subtitles | ضحيتان في أسبوع ما هو الهوس القهري لديه؟ |
Atalarım Prussia'yı kurtardı, ve Londra Moda haftasında poz veriyorum. | Open Subtitles | سبقوني حفظ بروسيا، و اطرحها في أسبوع الموضة في لندن. |
Ve bir hafta içerisinde kademeli olarak karaciğer, böbrekler ve pankreas iflas etmeye başlayacak. | Open Subtitles | لقد تدهورت في أسبوع واحد وظيفة كل من البنكرياس، و الكلية، و الكبد |
Evet, haftada bir roman; 120 $. Bu önemli bir miktar. | Open Subtitles | نعم، رواية في أسبوع مقابل 120 دولار انه مبلغ محترم |