Onu geri getirmenin bir yolu olmalı. Bunu şimdi düşünemem. | Open Subtitles | لا يمكنني التفكير في الأمر الآن سأفقد صوابي إن فعلت |
yani Bunu hiç düşünme bile. Kesin bir hayır, üzgünüm. | Open Subtitles | فلاتفكري في الأمر حتى إنه جواب بالنفي القاطع ، آنستي |
İşin aslı kızkardeşimin kocası ya da herkesin dediği gibi eniştem hasta. | Open Subtitles | ما في الأمر هو أن زوج أختي، أو نسيبي كما يسمونه، مريض |
Ne kadar müdahil olduğunu bilmiyorum, ama bu hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | كيف أقحمت في الأمر لا أعرف ولكني لا أحبذ ذلك |
Önemli olan şu ki, onun oraya nasıl gittiğini biliyorsunuz. | TED | وهذا ما في الأمر. الآن تعرف كيف وصل إلى هناك. |
Yarasaların sosyal karmaşıklığını anlamak açıklamak için Sadece bu yetiyor. | TED | هذا كل ما في الأمر لتفسير التعقيد الاجتماعي لهذه الخفافيش. |
Ailenin içinde olduğu durum nedeniyle Bu konuyu düşünmeye istekli görünüyorlar. | Open Subtitles | يبدو أنك ذو نية للتفكير في الأمر على ضوء الظرف العائلي |
En iyi tarafı da Fitzhugh gibilerine yalakalık yapmayı bırakmış olmam. | Open Subtitles | وأفضل ما في الأمر هو، إنّني ارتحت من تملّق أمثال فيتزوغ. |
Bu konuda üzgünüm ama eğer, mahkemeler böyle her davayı, yeni şahitler geldi diye, baştan görüşecek olsa diğer davalara bakacak kimse bulunamayacak. | Open Subtitles | أنا أعتذر ولكن إذا أستمرت الماحكم في إعادة فتح قضايا إستناداً على شهادة مجرم على مجرم آخر فلن يحدث هناك تقدم في الأمر. |
Açıkçası teorin pek bir şey ifade etmiyor Allison. Bunu bir düşün. | Open Subtitles | صراحة ، نظريتك لا تعني شيء ، أليسون ، فكري في الأمر |
Bunu çocukluğunuzu geride bırakmanın bir şablonu olarak da düşünebilirsiniz. | Open Subtitles | وبتعبير أخر، التفكير في الأمر هو كقالب لترك طفولتك وراء |
Bir numara senin Bunu yaptığını düşündükçe, mideme ağrılar giriyor. | Open Subtitles | رقم واحد، عندما أفكر في الأمر أحس بألم في معدتي |
O ve eşiyle Bunu konuşmak için Fancie'nin Yeri'nde yemek yemek istediğini söyleyeceksin. | Open Subtitles | وأنك ترغب في تناول الغذاء معه هو وزوجته في الخارج لتتحدثا في الأمر |
Ama pilotun evinde kalan öğrenci de var belki de hepsi işin içindeydi. | Open Subtitles | ولكن طالب الدراسات كان يقيم مع الطيار ربما كانوا جميع متشاركين في الأمر |
Kulağa harika bir çözüm gibi geliyor ama işin tuhaf kısmı, Kumbh Mela gibi etkinliklerde çoğu insan cep telefonu taşımaz. | TED | يبدو أنه هو الحل الأنسب، ولكن المضحك في الأمر هو، معظم الناس لا يحملون هواتفهم النقالة معهم في مهرجان "كومبه ميلا". |
Bu kadar ateşli geyik yapabilen tanıdığım tek adam sensin. | Open Subtitles | و كيف ستتحكم في الأمر بعد أكثر من 70 عاماً |
yani aynı yere geri dönmüş bulunduk. Aynen böyle oldu. | Open Subtitles | لذا عدنا إلى خانة الانطلاق هذا كل ما في الأمر |
Burada asıl gizemli olan şey bütün bunların bizim teşhisimizi engellememesidir. | Open Subtitles | الغريب في الأمر أن هذا لم يمنعنا من الاندماج في العمل |
Kimseye konuşmak için yanaşmamıştı, Sadece garip görünüyordu. Bu ismi hatırladın mı? | Open Subtitles | كل ما في الأمر أنه بدا لي غريباً هل تذكر هذا الرجل؟ |
- Hayır, pek sayılmaz. Ama ben Bu konuyu düşünürken, bana bir oda hazırlamaya ne dersiniz? | Open Subtitles | لكن بينما أفكر في الأمر لمَ لا تجهز لي غرفة؟ |
En iyi olan tarafı da, bunlar 20 yıldan fazla kullanılabiliyor. | TED | وأفضل ما في الأمر هو أنها أيضاً سوف تظل لأكثر من 20 عاما. |
- Babam bana bu konuda bir şey demedi. - Epey çalışmıştım. | Open Subtitles | أبي لم يقل لي أي شىء أفكر في الأمر من مدة طويلة |
Daha önce buna karışmak istemediğimden, bu Konu ile ilgili birşey söylemedim. | Open Subtitles | أنا لم أقل شيئاً في السابق لأنني لم أرد التورط في الأمر |
Hadi bunun hakkında çok uzun süre konuşalım, bunun tabii ki yardımı olur. | Open Subtitles | يجب أن نتكلم في الأمر لساعات طويلة هذا مفيد فعلاً |