Ve topraktaki canlılar çalışmaya başlar, esasında bu kökleri çiğnerler ve onları ayrıştırırlar -- solucan, mantar ve bakteriler -- sonuç yeni topraktır. | TED | والفصائل في التربة تذهب للعمل ببساطة تعلك هذه الجذور محللة إياها دود الأرض الفطريات البكتيريا والنتيجة هي سماد جديد |
Karbonu toprağa eklediğimizde topraktaki diğer mineral ve besinlere bağlanacaktır. | TED | وإذا حصلنا على الكربون في التربة، سيرتبط مع المعادن والعناصر الغذائية الأخرى في التربة. |
Bahçıvan daha sonra doğru bir dağılımla doğru besinin toprağa doğru bir şekilde karıştırıldığından emin olmalıdır. | TED | البستاني يجب أن يكون متأكدا أن هذا الترتيب الجيد والتغذية المناسبة وضعت بشكل صحيح في التربة. |
Onlar Toprakta doğal bir şekilde besin üretiyorlar. | TED | تقوم البكتريا بانتاج المواد المغذية في التربة انتاجاً طبيعياُ. |
Ayrıca dışarıda pencerenin altındaki Toprakta bulduğumuz ayak izleri var. | Open Subtitles | وبعد ذلك لدينا آثار الأقدام في التربة الناعمة تحت النافذة بالخارج |
Onları sadece düşürür, mümkün olan en yakın mesafeye, ormanın zeminine, aslında bir sonraki senenin toprak zeminine karışıyor. | TED | فإنّها تقوم بإسقاطها فقط ، أقصر مسافة ممكنة، الى طابق الغابات، حيث تتمّ إعادة تدويرها في التربة السطحية للعام المقبل. |
Eğer bitkilerimiz topraktaki zehirlilik oranını hissedebilse ve bunu yapraklarının rengini değiştirerek gösterebilse? | TED | ماذا لو كانت النباتات لديها القدرة على الإحساس بدرجة السموم في التربة وأظهرت نسبة السُّميَّة عبر لون أوراقها؟ |
Sadece, topraktaki bazı besinleri böceklerle değiştirmeye çalışıyor. | TED | فهي تحاول أن تستبدل الذباب ببعض العناصر الغذائية في التربة ليس إلا. |
bozuşma, böcek aktivitesi... çürümeden kaynaklanan, topraktaki uçucu yağ asidi sevieleri yaklaşık altı aydır gömülü olduğunu ön görüyor. | Open Subtitles | نشاط حشري مستويات أحماض دهنية متقلبة في التربة نتيجة للتعفن تشير إلى أنها قد دفنت منذ ستة أشهرتقريباً |
Bu topraktaki, iklimdeki ve bozulmanın derecesindeki pH ile uyuyor. | Open Subtitles | هذا يتوافق مع درجة الحموضة في التربة, الطقس و درجة التعفن |
Volkanik aktivite, topraktaki donmuş suyu eritebilir, mineral ve gıda döngüsünü sağlayıp, hayatın oluşması için elverişli koşulları sağlayabilir. | Open Subtitles | يمكن للنشاط البركاني أن يذيب المياه المتجمدة في التربة ويعيد دورة المعادن والمواد المغذية خالقاً ظروف مناسبة لوجود الحياة |
Belki, volkanik aktivite, topraktaki buzu eritip suyu bu engin kanyon boyunca akıtmıştır. | Open Subtitles | ربما يذيب النشاط البركاني الجليد في التربة ليحرر الماء ليتدفق عبر هذا الوادي الشاسع |
toprağa kompost formunda, çok miktarda karbon eklemiştik; | TED | كنا قد وضعنا الكثير من الكربون في التربة في شكل سماد. |
Bitkiyi yetiştirmeden önce külleri toprağa karıştırmadın mı? | Open Subtitles | لم وضعت الرّماد في التربة قبل أن تزرع النّبات ؟ |
Sonra da hatırlardım, DNA, toprağa işler. | Open Subtitles | و لكنني سأفكر ببقايا المواد الوراثية المتحللة في التربة |
Ormanı doğal yoldan temizler, besin maddelerini toprağa katar ve yeni bitkilerin büyümesine katkıda bulunur. | Open Subtitles | يطهر الغابة طبيعياً و يقوم بتدوير المغذيات في التربة ويحفز نمو النباتات الجديدة |
Marihuananın yetiştiği Toprakta kadmiyum olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه كان هناك الكادميوم في التربة التي كانت تزرع بها الماريجوانا |
Babam söylemişti, babam küçük bir tohumları bile Toprakta bırakılırsa günün birinde ağaç kadar büyüyeceklerini söylemişti. | Open Subtitles | لقد كان والدي يقول بمجرد تركك للبذور في التربة فانها تنمو ذات يوم لتصبح شجرة |
Yine de, işte buradalar, taşların altındaki Toprakta ürüyorlar. | Open Subtitles | ومع ذلك ، ها هي منتجة في التربة تحت الحجارة |
Ama daha önce kullanılmışsa Toprakta hala belli yoğunluklarda bulunur. | Open Subtitles | ولكن إن تم استخدامها قبل ذلك لابد وأن تكون مازلت متركزةً في التربة |
İlk yıl hasat bol oluyor, fakat sonra toprak nitrojen eksikliğinden yoruluyor ve verimsizleşiyor. | Open Subtitles | في بداية العام يكون الحصاد وفيرًا ثم يتضائل بعد ذلك لا توجد في التربة كمية كافية من النيتروجين لذلك يتضائل |