Bu bizim Evde yok. Duş ve banyo aynı zamanda. | Open Subtitles | لم أحصل على شيء هكذا في الديار ، دش و حمام في ذات الوقت |
Okyanusu gördüğümüz zaman Evde ve güvende olduğumuzu anlarız. | Open Subtitles | عندما رأينا المحيط, عرفنا أننا في الديار, وأننا بأمان. |
Evde bir oğlu var. Sakat, muhtemelen beyninde hasar var. Bunun konuyla ne ilgisi var? | Open Subtitles | لديها إبن في الديار إنه عاجز, على الأرجح إصابة دماغيّة |
Evine hoş geldin. | Open Subtitles | أهلا في الديار أرتفع أرتفع |
Hiç evimizde olmayız. Doyumsuzuzdur. | Open Subtitles | لسنا في الديار أبداً، في حاجة ماسّة للمودة |
Senin kadar zeki birinin memlekette uygun iş bulamamasına şaşırdım. | Open Subtitles | كنت مستغرباً أن شخص بقدر ذكائكِ لم يتمكن من إيجاد عملاً مناسباً في الديار. |
Reggie'nin getirmememin sebebi, buna hazır olmadığını bildiğimdendi. | Open Subtitles | السبب كون "ريجي" في الديار هو أني اعرف أنه لم يكن جاهزاً لهذا. |
Fakat annemiz Evde diğerleriyle birlikte bizi bekliyor. | Open Subtitles | لكن أمّنا تنتظرنا، سويةً مع العديد من الناس الآخرين في الديار. |
Evde güvende durabilirdiniz, ben de öyle. | Open Subtitles | كان يمكنكِ البقاء أمنة في الديار. وأنا كذلك. |
İçimden bir ses ya mutsuz bir evliliğin olduğunu ya da Evde seni bekleyen hiç kimse olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | شيء ما يخبرني أما تكون متزوج تعيس أو ليس هناك أحد ينتظرك في الديار. |
Eğer şimdi gidersek, sabaha Evde oluruz. | Open Subtitles | إذا رحلنا الأن ... فإننا سنكون في الديار في الصباح |
Beyazlıkları baki kalmazdı ama o Noel Pazarı'nda sonunda Evde olduğumu fark ettim. | Open Subtitles | ،لم تبقَ بيضاء لفترةٍ طويلة ...لكن في يوم الأحد من عيد الميلاد أدركت أنني وأخيرًا في الديار... |
İşte bu yüzden Evde kalmalıydın, Sen bu boktan uzayın ortasında; | Open Subtitles | ولهذا تماماً كان عليك أن تبقي في الديار |
İşte geldi. Evine hoşgeldin, Andrew. | Open Subtitles | ها هو ذا مرحباً بك في الديار |
Evine hoş geldin. | Open Subtitles | أهلا بك في الديار |
İhtiyacı olana vereceğiz, tıpkı evimizde yaptığımız gibi. | Open Subtitles | سنتشارك الأشياء بناءً على الحاجة كما في الديار بالضبط |
İhtiyacı olana vereceğiz, tıpkı evimizde yaptığımız gibi. | Open Subtitles | سنتشارك الأشياء بناءً على الحاجة كما في الديار بالضبط |
Yani memlekette biz buna lastik yangını diyoruz. | Open Subtitles | إذن، هناك في الديار نسمّي هذا حريق عجلات |
Eski memlekette kötü bir şeyler oldu demiştin. | Open Subtitles | قلت أن هناك أمر سيء قد حدث في الديار. |
Reggie'nin getirmememin sebebi, buna hazır olmadığını bildiğimdendi. | Open Subtitles | السبب كون "ريجي" في الديار هو أني اعرف أنه لم يكن جاهزاً لهذا. |