İnsanlar gerçekten yabancı bir dil öğrenmek istiyor. Ve sadece okulda yapmak zorunda oldukları için değil. | TED | اشخاص يرغبون وبشدة في تعلم لغات اخرى وذلك ليس بسبب ارغامهم على القيام بذلك في المدرسة |
Yani insanlar gerçekten yeni bir dil öğrenmek istiyor. Son bir buçuk yıldır yeni bir websitesi üzerinde çalışıyoruz -- | TED | اذا الناس يرغبون وبشدة في تعلم لغة جديدة كنأ نعمل خلال السنة والنصف الماضية على انشاء موقع انترنت جديد -- |
Okulda yazım öğrenmek için çok zaman harcıyoruz. | TED | لقد أضعنا الكثير من الوقت في المدرسة في تعلم قواعد الإملاء. |
Bir zamanlar disiplin öğrenmeye hiç merakı olmayan bir gözdem vardı. | Open Subtitles | لقد كان لدي طالب قبلك ولم يكن مهتما في تعلم الاسس |
Onları ne kadar erken öğrenmeye başlarsan bu iş o kadar iyi çözülecek. | Open Subtitles | ، وكلما بدأتِ في تعلم ذلك مُبكراً كُلما ازدادت فرص نجاح ذلك الأمر |
Tercüme ederek ve başkalarının nasıl tercüme ettiğini görerek, dili öğrenmeye başlıyorsunuz. Ve siz dili ilerlettikçe, | TED | واثناء قيامك بترجمتها,واثناء رؤيتك لكيفية قيام الاخرين بترجمتها, تبدأ في تعلم اللغة وكلما اصبحت متقدماً اكثر |
Yeniden yürümeyi öğrenmeme başarılar diledi. | Open Subtitles | أراد أن يتمنى لي حظاً طيباً في تعلم المشي مجدداً |
Burada gördüğümüz dilin bir kritik öğrenme süreci olduğudur. | TED | وما نلحظه هنا هو أن الفترة العمرية حاسمة في تعلم اللغة. |
Çocuklar yalnızca yazım öğrenmek için okulda sürekli zaman kaybediyorlar. | TED | والأطفال مازالوا يضيعون الكثير من الوقت في المدرسة في تعلم الإملاء. |
ama hissettim ki bu dili öğrenmek için çok vakit harcıyorum, neden sadece tanıtımını yapıyorum? | TED | ولكنّي شعرت بأنّي قضيت الكثير من الوقت في تعلم هذه اللغة، لماذا اقتصر عملي على الدعاية؟ |
Siz iki yıl için okula gittim ve bir şey öğrenmek vermedi. | Open Subtitles | أنت ذهبت للمدرسة لسنتين و لم تفلح في تعلم شيء |
Bir bakayım, piramitleri görmek kayak yapmayı öğrenmek ve dövme yaptırmak istedim. | Open Subtitles | حسنا ، كنا نريد رؤية الاهرامات كنا نرغب في تعلم التزلج ورغبت ان اضع الوشم |
Bu yüzden asıl mücadelemiz, sebep olacakları en az zararla ve bazen en büyük olası yararla uyuşturucuyla nasıl yaşanır öğrenmek. | TED | ولهذا فإن التحدي الحقيقي يكمن في تعلم كيفية العيش مع المخدرات وهكذا الخروج بأقل خسائر ممكنة أو بأكبر قدر ممكن من الفائدة أحيانا |
Hepimiz okula gittik, hepimiz öğrenmek uğruna çok zaman ayırdık, o etkileyici çocuk beyni çok büyük yazım, noktalama ve istisnalarla dolu imla kurallarını öğrenmek için çok zaman harcadı. | TED | ذهبنا كلنا للمدرسة، وكلنا بذل الكثير من وقته في التعلم، الكثير من الوقت من طفولتنا في تعلم الإملاء، في حفظ قواعد الإملاء والهجاء المليئة برغم ذلك بالاستثناءات. |
Onun mecazlarını ve benzetimlerini dinliyorlar. Ve eğer yeterince çalışırlarsa o büyüye anahtar olacak bu küçük şeyleri öğrenmeye başlıyorlar. | TED | يستمعون للاستعارات والتشبيهات، ويبدؤون في تعلم هذه الأشياء الصغيرة والتي إن تدربوا عليها بما يكفي تصبح مفتاح السحر. |
Bu alçakgönüllü ve meraklı iletişim sayesinde yeni şeyler öğrenmeye çalışıyoruz. | TED | إذ أنه ومن خلال هذا النوع من التواصل المتواضع والمليء بالفضول نتمكن من محاولة البدء في تعلم أمور جديدة. |
Gene ile Gail benden ilk mektubu alır almaz Korece öğrenmeye başladılar. | TED | جين و جال كانا قد شرعا في تعلم اللغة الكورية منذ أن وصلهما خطابي الأول. |
5 ay önce dillerini öğrenmeye bile başlamamıştın. | Open Subtitles | خمسة شهورِ هنا ، و لم تبدأي حتى في تعلم لغتهم |
Seneye İtalyanca öğrenmeye çalışırım. | Open Subtitles | أستطيع المحاولة في تعلم الإيطالية العام المقبل. |
Savaşçı uzun zaman önce öğrenmesi gereken... şeyler öğrenmeye başladı. | Open Subtitles | بدأ المحارب في تعلم أشياء كان عليه أن يتعلمها منذ وقت طويل |
Tamam, belki anı yaşamayı öğrenmeme yardım etmiş olabilirsin ama kendi yolumda yaşayacağım. | Open Subtitles | ربما ساعدتني في تعلم اغتنام اليوم ولكني سأتعلم اغتنام الفرص في حياتي بنفسي وشكراً |
Bu öğrenme süresi içinde gerçekleşiyordu. | TED | من الممكن أن تحدث في تعلم المقاييس الزمنية. |